O günden sonra ne Kyungsoo ne de Jongin bir adım atmıştı, Kyungsoo kimseyle konuşmuyor genelde vaktini kütüphanede geçiriyordu Jongin ise nasıl yaklaşacağını konuya nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu. Buna ek olarak av festivali yaklaşırken işler çığırından çıkmaya başlamıştı. Toplantı salonunda bulunan kaptanlar ve Jongin o gün için son kez tartışıyorlardı "Pekala geriye kalan tek şey av festivaline gitmeden önceki son baskın. Ben ve Hansoo bu işi hallederiz, canavarların yoğunluklarıyla ilgili topladığınız raporlar neredeydi?" Jongin elindeki kağıtları göz ucuyla tararken sordu. Hyuk yanında duran kağıtları gösteri "Kafanda bir şey mi var? Sanki dalgın gibisin." Jongin gözlerini ovuştururken kafasını iki yana salladı, açıkçası aklında birçok şey vardı tek bir şey olsa işi çok daha basit olabilirdi. Konuşma devam ederken kapı aniden açıldı. Nöbetçilerden biri hızlıca selam verdi "Efendim, kalenin yakınındaki bir köy saldırıya uğradı, acil yardım istediler." Jongin ayaklanırken Hyuk onu durdurdu "Ben hallederim bana bırak. Hangi köy bana yolda bilgi ver.." askerle beraber çıktığında Hansoo da Hyuk'un ardından çıktığında Jongin iç çekti. Bugünlerde fazla gereksiz hissediyordu.
Matthew ona bakarken laf attı "Son zamanlarda sen de Kyungsoo da garipsiniz. Aylar oldu daha iyiye gitmeniz lazımken yerinizde saydığın için mi yüz asıyorsun?" Jongin ona sinirle baksa da bir şey demedi, her şey en başından beri yanlıştı. Kyungsoo yanına geldiğinde ona asla güven verememiş olması onun suçuydu neticede. Yanına geldiğinde her şeyin bir şekilde ilerleyeceğini düşünmüştü. Kaldı ki geçmişi daha henüz hatırlayabilmişti, rut sırasında gördükleri daha iyi anlamasını sağlamıştı. Max ona kader eşinin ne olduğunu bilmediğini söylese de bu lanetin ne olduğunu en iyi kendisi biliyordu. Sirius her seferinde Kyungsoo'yu koruyamadığı için de küfürler ediyordu, sözde yaratıcı bir yıldızdı neden bunca kötülüğü yaşamak zorundaydı Kyungsoo. Bir kez daha iç çektiğinde Matthew cıkladı. Daha fazla ona katlanamazmış gibi odadan çıktı, Jongin'i tek başına bıraktı. Alfa bundan sonra ne yapması gerektiğini düşünürken kapı tıkladı. Max içeri girdiğinde Jongin'in soluk yüzünü gördü kafasını iki yana salladı, Jongin'in yanına oturdu.
"Sana o gün dediğim şeylerden dolayı özür dilerim. Aslında Kyungsoo sana bizzat söylemeden bu şeyleri anlatmayacaktım.." Jongin Max'in pişman olduğunu görebiliyordu, her ne kadar sarayın doktoru olsa da Max Jongin'in en iyi arkadaşıydı. Jongin elini salladı "Senin suçun yok Max, dediğin gibi Kyungsoo bana güvenmediği sürece size nasıl güvenecek ki? Sadece.. bu kargaşadan nasıl çıkacağımızı çözmeye çalışıyorum." oturduğu sandalyeye iyice yaslandı, kafasını geriye saldı. Gözlerini yumdu kafasının içindeki kargaşayı bastırmaya çalıştı. Dudaklarını sıkarken mırıldandı "Max sana bir şey soracağım. Daha önce.. öncü rüya diye bir şey duydun mu?" Max Jongin'e bakarken düşündü. Şimdiye kadar baskın alfalarla ilgili bir çok çalışması olmuştu, birçok yazı da okumuştu. Baskın alfaların birçok yeteneği olurdu fakat hiç öncü rüya gibi bir şey duymamıştı "Hayır? Öncü rüya derken geleceği görmek gibi mi?"
Jongin bir süre düşündükten sonra doğruldu arkadaşının gözlerine bakarken sessizce konuştu "Max birileri Kyungsoo'nun anılarıyla oynuyor." olayın gerçek olup olmadığı kesin olmasa da Kyungsoo geçmiş ve geleceği aynı anda görüyor gibiydi. Jongin sürekli Kyungsoo'nun anlattıklarını düşündüğünde aklına gelen tek cevap bu gibi duruyordu. Fakat biri nasıl oluyor da geçmişi ve geleceği Kyungsoo'ya yanlış gösterebiliyordu bunu anlayamıyordu. Max inanamaz gözlerle ona baktı "Bu nasıl mümkün olabilir ki? Hem kaldı ki geleceği nasıl görebilirsiniz, her ne kadar baskın olsanız da milyonlarca olasılık var bunun gelecek olabileceğini nasıl anlıyorsunuz?" Jongin elindeki boş kağıda bir şeyler çizerken dudağını parmağına götürdü. 'Bu konuyu başka bir yerde konuşalım. Burası güvenli olsa dahi güvensiz hissettiriyor.' kraliyet sarayına gittiği günden beri köstebeği bulamadıklarından Jongin Kyungsoo hakkında konuşurken ya şifreli konuşmaya çalışıyor ya da yazarak kaptanlarla konuşuyordu. Max kafasını salladığında ikisi beraber odadan çıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Syndari
FantasíaHa Kyungsoo ergenlik dönemine girdiğinden beri devamlı aynı rüyaları görüp duruyordu, ölümün pençesinden çaresizce kaçarken sık ağaçlı ormanda kendisini izleyen kırmızı gözlü canavarlar onu ne zaman düşecek diye kana susamış bir şekilde, her gece iz...