"...uyandığı rüyada ona gitmesi gereken yer söylenmişti. Omega, daha fazla ayrı kalmak istemediğinden kurda döndü, ardına dahi bakmadan ormanın içerisine bir kez daha daldı. Alfası onu çağırmıştı, onu istiyordu, onu bekliyordu..."
Kyungsoo elinin kurtarmaya çalışan adamı daha sıkı tuttu, ayağıyla sırtına bastırırken adam acıyla tısladı "Duyalım bakalım özrünü. Az önce çok rahattın, ne oldu? Bir anda dilini mi yuttun?" arenanın çevresindeki sesler artmıştı, herkes aynı anda hem gülüyor hem de Kyungsoo'nun istediği gibi özür dilemesi gerektiğini söyleyip duruyorlardı. Ansızın Kungsoo başının döndüğünü hissetti. Heyecandan fark etmemişti fakat çok fazla feromon vardı. Çevresindeki insanların hepsi ya alfa ya da betaydı bu yüzden feromonlarını salmaktan çekinmiyorlardı, bu durumu heyecanından fark etmemiş olması onun hatasıydı. Daha fazla uzatamazdı vücudunu garip hissediyordu. Tutuşu gevşedi, tam hareket edecekken ayağının altındaki adam hızla kalktı, Kyungsoo'nun üzerine çıktı. Sırt üstü düşen Kyungsoo acıyla inledi, ciğerlerindeki nefes ansızın kesilmişti. Birkaç saat boyunca ata bindiği için olsa gerek kalçası ve beli düşmenin de etkisiyle dayanılmaz derecede ağrıyordu. Sırtındaki acıyı görmezden gelerek doğrulmaya çalıştığında üstündeki adam boğazından tutup Kyungsoo'yu bir kez daha yere vurdu. Darbenin etkisiyle sarsılmış, dişleri arasından bir inilti salmıştı. "Böyle zarifçe inlediğinde daha güzel oluyorsun prenses, seni altıma alamayacak olmak biraz üzdü şu an." dudaklarını yalarken sırıttı, feromonlar yoğunlaşırken Kyungsoo titredi. Korkuyordu, kimseyi tanımıyor hepsi kendisinden farklı bir türdü. Durum ansızın tersine dönmüştü. Elleri altında çırpınırken üzerindeki adam geriye savrulmuştu. Hansoo Kyungsoo'yu tutan alfayı tutup fırlatmıştı Hyuk ve Matthew hızlıca Kyungsoo'nun yanına giderken ikinci bir kavga ortamı oluşmaya başlamıştı "Noah, sana dur dedim." Hansoo sinirle yerde yatan adama baktı.
Noah kafasını kaşıdı, küfürler mırıldanırken yerden kalktı, zaten omega tarafından gururu incinmişti, bir de kaptanlardan biriyle tartışıp daha fazla belaya sebep olmak istemiyordu. Ellerini kaldırıp omuzlarını silkti "Adil bir dövüştü, diyecek bir şeyim yok." herkes nefesini tutmuş halde Hansoo ile Noah'a bakıyordu. Hyuk Kyungsoo'yu nazikçe kaldırırken Matthew görünür bölgesinde bir yara var mı diye bakıyordu. Dirsekleri son darbeden ötürü biraz aşınmış kanıyordu, Kyungsoo kolunu tutarken ayağa kalkmaya çalışmıştı. Beli ona ihanet etmiş gibi kalkmasıyla sendeleyip düşmesi bir olmuştu. Hyuk ve Matthew aynı anda kollarını omegaya sardı. "Kyungsoo, bir yerin yaralandı mı?" Matthew endişeyle sordu, Kyungsoo ona endişeyle bakan iki alfaya olabildiğince inandırıcı bir şekilde gülümsedi "Aslında biraz belimi incitmiş olabilirim." Hyuk hızlıca kolunu boynuna alırken mırıldandı "Üzgünüm prenses, aslında bu kavgayı durdurmamız lazımdı ama bu adamlar eğer onlara ders vermezsen duracak insan değiller. Çocuktan farksızlar. Yine de iyi dövüştün, harikasın." Kyungsoo gelen iltifatla beraber gülümsedi kafasını iki yana salladı "Sadece abimlerin öğrettiği şekilde hareket ettim." arenanın çevresindeki insanlar yavaşça olayın olduğu yere doluşurken Kyungsoo ile tanışıyor, sorular sorup gevezelik ediyorlardı. Neşeli gülüşmeler olurken ansızın kan donduran bir his hepsini sardı. Hyuk Kyungsoo'nun belinden tutup gerisine alırken birçok kişi de aynı içgüdüyle Kyungsoo'nun önüne siper olmuştu. Omeganın varlığını çok umursamasalar da bir alfa olarak arenada bulunan herkes tetiğe geçmişti. Arenanın giriş kısmından gelen baskın aurayla herkes gerilmişti "Hansoo, burada neler oluyor?" Jongin yavaşça alana gelirken ortama baktı.
Kyungsoo Hyuk'un desteğiyle ayakta duruyordu, kollarından kan sızıyor ayakta durmakta zorlanıyor gibi bir hali vardı. Yüzü şişmiş, dudağının kenarında kurumuş kan vardı. 'Sadece birkaç saat birine emanet ettim..' Jongin gittikçe sinirleniyordu, etrafta uçuşan çiçek kokusuyla daha da gerilmişti "Sana kaleye geri dönün derken böyle bir şey yapın dediğimi hatırlamıyorum?" arenada olan herkes sanki çiviyle yere sabitlenmişler gibiydi. Kimse hareket etmeye cesaret edemiyordu, Jongin aralarından geçti, Hyuk'un desteklediği Kyungsoo'nun karşısında durdu. Nefes almakta zorlanıyor gibiydi, sık nefesleri arasında mırıldanıyor, boğazını tutuyordu. Çiçek bahçesinden sızan kötü bir koku fark etti Jongin. Etrafına baktığında çiçek kokusunu kirleten kokuyu fark etmişti. Noah'ın sırtı gerilmiş, kesik kesik nefes aldığı hareketli sırtından belli oluyordu. Jongin'in çenesi kasıldı, Kyungsoo'ya daha fazla bakmadan gidecekken elinin güçsüzce tutulduğunu hissetti. Kyungsoo nefes almak için çabalarken ona baygın gözlerle bakmıştı, gözlerini kırpıştırıp kafasını iki yana salladı. Öfkeli hali daha da kızışıyordu, bal rengi gözleri parladı dişleri arasından tısladı "Neden beni durduruyorsun?" hırçın vanilya kokusu alanı daha da sarıyordu artık kimse için nefes almak kolay değildi. Alanda bulunan tüm alfalar dizleri üzerine düşmüştü, betalar ise ne olduğunu anlamasa da ezici üstünlük hissiyatı karşısında nefes dahi alamıyorlardı. Hyuk'un yanında onunla beraber düşmüştü Kyungsoo. Korkuyordu, deli gibi korkuyordu. İçinde bir şeyler kaynıyor gibiydi, ateşi hem var hem yok gibiydi. Karnının alt kısmı kasılıp gevşiyor karıncalanıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Syndari
FantasíaHa Kyungsoo ergenlik dönemine girdiğinden beri devamlı aynı rüyaları görüp duruyordu, ölümün pençesinden çaresizce kaçarken sık ağaçlı ormanda kendisini izleyen kırmızı gözlü canavarlar onu ne zaman düşecek diye kana susamış bir şekilde, her gece iz...