Yeni bir bölümden herkese merhaba, okur ballarımız...
Sanırım bu bölüm biraz geç kaldı ama yetiştik. Bölümü nasıl buldunuz, nereleri sevdiniz/ sevmediniz? Yorumlarda buluşalım ♡
Okunma sayımız gün geçtikçe artıyor, bunun için çok çok teşekkür ederim. Okuduğunuz bölümlerde satır arası yorumlar yapıp, en sonda da oy verirseniz bizi daha çok mutlu etmiş olursunuz.
Lütfen okurken bunlara da dikkat edelim, sizi çok seviyorum..
♡Koca bir okyanus, amansız çırpınışlar. Onca kalabalığın içinde yapayalnız olmak gibi bir histi bu. Sanki en ufak bir ses çıkarsanız etrafınızda ki kalabalık hemen duyacakmış gibi gelirdi ama öyle olmazdı. Değil ufak bir ses, feryat figan da etseniz o kalabalık sizi duymazdı. Okyanusun derinliklerinde attığımız her kulaç karaya bir adım daha yaklaşabilmek içindi.
Kollar yorulunca ne olurdu peki? İnsan yaşama şansı varken ölmeyi seçer miydi? Bence seçmezdi, seçmemeliydi.
Göz yaşlarımı kendimden bile saklamak için yorganı biraz daha üzerime çektim. Eve gelir gelmez kendimi odama atmıştım, kızlar da benimle aynı durumdaydı, bir kişi hariç. Bade.
O hala mezuniyet elbisesini seçmekle meşguldü, Ercümentin beni en önden izleyeceği bir törende oldukça şık olmam lazım, diyerek bütün mağazaları alt üst etmişti.
Yan tarafımda ki telefonumdan gelen titreşim sesiyle yorganı biraz aşağıya indirdim. Ekranda bir mesaj bildirimi vardı. Saat sabah 04.17 yi gösteriyordu.
Mesajın Selimden geldiğini görünce titreyen parmak uçlarımla gelen bildirime dokundum.
Ararsan buradan sonrasında telefon çekmez. Merak etme diye yazıyorum, bir şey söylemek istersen mesaj yazarsın. Gün sonunda elbette okumaya çalışırım. Uyumadığını biliyorum Efsun, uyumalısın. Bizlik bir sorun yok, sende kendine dikkat et.
Uyu artık Füsun, mesajlarının vazgeçilmez cümlesi olmuştu. Bir şekilde haber almıştım, buna da şükürdü.
Ben zaten uyuyordum, mesaj gelince uyandım. Hem niye uyumayayım canım, sebebi mi var?
Son cümleyi yazdığım için hala pişmandım, içimde ki sese yenik düşmüştüm. Yorganı başımın üzerine çekerken gözlerimi ekrandan ayırmıyordum. Anında ekrana bir bildirim düştü.
:)
Mesaj bu kadardı, sadece bir gülücük. Selim'in atabileceği en zirve emoji, belki de yansıtabildiği duyguydu. Cevap vermeden telefonu kapattım. O güldüğü zaman Efsun dururdu, Efsun güldüğü zaman o bir şey hatırlamışcasına dalar giderdi. Yorganımı düzelttikten sonra bir o tarafa bir bu tarafa döndüm. Sanki bütün gün boyunca hiç yorulmamış gibi uyuyamıyordum.
İzmir de çektiğimiz fotoğraflar aklıma gelince telefonumu açıp onlara bakmaya başladım. Elbisemle çiçekler oldukça güzel bir görüntü oluşturmuştu. Kendi fotoğraflarımı kaydırmaya devam ederken karşıma çıkan kare anda kalmama sebep olmuştu. Kravatı çıkarmış, üstten birkaç düğmesini açmış, gün sonunda yorgunlukla oturduğu sandalyede bir kolunu da yan tarafında ki sandalyeye atmış biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
RandomAşkta ve savaşta her yol mübahtı, peki ya aşk savaşında? Efsun kızlar güzel olmazdı, büyüleyici olurdu. Peki sen Efsun, sen neden iflah olmaz derecede büyüleyicisin? Ulaş Selim Karacalı'nın bir çift yeşil göze esir düşme hikayesi...