~28

119 5 0
                                    

Özleştik mi?

Çok yoğun ve yorucu bir dönemden geçtiğim için bölüm bu sefer biraz gecikti. Beklettiğimiz için biraz daha uzun bir bölümle geldik bu kez. Hepinizin bayramını en içten dileklerimle kutlarım.

İlginiz ve destekleriniz için bolca teşekkür. Sizleri çok seviyorum (uz).

Keyifli okumalar...

                                

Beton zemini döven postalların çıkardığı seslerin arasına karışan nefes sesleri oldukça alışılmış bir şeydi onlar için. Vücutlarına değen kurşuna öldürmedi ya deyip yollarına devam edenlerdi onlar. Kimi hiç görmediği bebeğine, kimi ise hastanede bıraktığı anasına kavuşmayı arzulardı. Hamdolsun ki Allah'tan başka kimseye korkusu olmayan, tek amacı bayrak inmesin, milletimize zeval gelmesin olanlardı onlar. Bunlar kim miydi? Askerlerdi, binlerce timden yalnızca biri olan Boralar Timi'ydi.

"Sol, sağ, sol!"

Selim en önde koşarken arkasında ki arkadaşlara gerekli hatırlatmayı yapmayı ihmal etmedi. Doğum günü kutladıları günün üzerinden bir hafta geçmişti. Tuna'nın da dönmesiyle beraber yeni bir operasyon için hazırlanıyorlardı.

Tam bitirdikleri tur için dinlenecekleri sırada duydukları "dikkat!" sesiyle hepsi olduğu yerde hazır ol'a geçti. Paşa gelmişti.

"Boralar timi dört subay, beş astsubay ile emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!"

Albay hepsine kısaca göz attı. Başarılarına bakılırsa bu operasyon için Boralar timi'ni görev yerine göndermek en mantıklı olanıydı. Selim'e sağol dedikten sonra yerine geçmesini bekledi. Timinin başına geçen Selim'i gördüğünde olduğu yerde ileri geri yürümeye başladı Tuğrul Albay.

"Beş dakika sonra hepiniz içerde toplanın."

"Emredersiniz komutanım," diye bağırdı hepsi bir ağızdan. Komutanları yanlarından ayrıldığında hızlıca içeriye girip üzenlerini değiştirdiler. Dedikleri gibi beş dakika sonra herkes olması gerektiği yerdeydi. Komutan odaya girince ayağa kalksalar da oturmaları emredilmişti. Tuğrul albay'ın yanında Tuğgeneral Fuat da vardı. Tuğrul Albay da komutanın sözsüz emriyle görevinin başına geçti. Açılan projeksiyonun yansıttığı görüntüye odaklandı hepsi.

"Evet çocuklar, size bir operasyondan bahsetmiştim birkaç gün öncesinde."

Hepsi konuşmadan başını salladı. Rouf kod adıyla kırmızı listede aranan bir terörist'ti peşine düştükleri. Kaya daha da sessiz kalmıştı. Belki bu operasyonun sonunda annesine de ulaşabilirlerdi. Tutuklandığında bir şekilde kaçmayı başarmıştı. En son kendi oğlunu kaçırdığı bir baskında görünmüştü.

Şimdi de çık ortaya, seni kendi ellerimle ülkemin adaletine teslim edeyim. Senin oğlun olmadığımı kanıtlayayım, dedi Kaya içinden.

Ekranda resmi verilen adama baktılar masada ki askerler. "Bu Rouf," dedi Tuğrul Albay. Kirli sakalı neredeyse tüm yüzünü kaplamıştı. Kaşının yanında yeni sayılabilecek bir iz vardı. Sol gözü diğerine göre daha kapalıydı. Hepsi anında hafızasına kazıdı bu görüntüyü.

"Sınırdan çocuk kaçırmışlar. Kırgız, Azeri, Türkmen... kısaca bütün kardeşlerimiz onların elinde diyebiliriz."

Selim içinden okkalı bir küfür savurdu. Çocuklar ince çizgisiydi. Onların hayal kurması gereken yaşta bu hakları ellerinden alınmamalıydı. Ekranda ki resim değiştiğinde başka bir adam belirdi.

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin