~14

346 18 12
                                    

Hepinize merhaba!

Her bölümde bu kısmı yazmaya dikkat ediyorum çünkü bölüm başlamadan söylemek istediklerinizi buraya yazınca istiyorum. Hepinizin yorumunu okuyacağım, okumaya çalışacağım.

Hepinizi çok çok seviyorum. Keyifli okumalar...

Güneş ve ay çok önceleri birbirine aşıkmış. Güneş güzeller güzeli bir genç kız, ay ise mert bir delikanlıymış. Her ayın on dördünde ay güneşin etrafında döner dururmuş. Yine bir araya geldikleri bir gün evlenmeye karar vermişler. Onların bu ilişkisini kıskanan bir cadı güneşin yanına gelerek ona yalan yanlış bilgiler vermiş.

Güneş, aydan soğumuş. Ay ise olanlardan habersiz Güneşin etrafında dönmeye devam ediyormuş. Bir gün Güneş;

"Boşuna etrafımda dönüp durma, seninle evlenmeyeceğim. Vazgeç benden," demiş.

Bu sözlere anlam veremeyen ay;
"Kıyamete kadar senden ümidimi kesmeyeceğim, bir gün suçsuz olduğumu anlayacaksın." demiş.

Ay ile güneşin konuşmaları böylece sona ermiş, ancak ay güneşi bir türlü unutamıyormuş. Her onbeşlemesinde, hasretle güneşe bakmak istiyor, ancak güneş onun gözüne parmaklarını uzatarak kendisini görmesini engelliyormuş. İnsanların güneşe bakamayışlarının sebebi de buymuş. Güzel bir kız olan güneş, kendisini göstermemek için, insanların da gözüne ışıktan parmaklarını uzatırmış. Meğerse güneşe bakıldığında insanın gözünü delen ışıklar onun ince parmaklarıymış.

Güneş çok sevdiği halde neden Aydan vazgeçmişti? Vazgeçtiği halde neden kimseyi yanına yaklaştırmıyordu?

Aşk buydu; kendi karanlığından çıkıp onun aydınlığına sığınmak. Bazen çok sevsen de vazgeçmekti.

İçimde ki duygunun adı aşktı. Zaman zaman kendimden bile kaçtığım, öyle değildir, dediğim o duygu aşktı. Piknikten sonra hiç görmediğim Selim'i günlerdir görmüyor gibi özlemem de buna dahildi.

"Yavuz birazdan gelir, hazırlanmalısın Efsun."

Ecem'in elinde ki elbiseyi almak odama gittim. Abartılı olmayacak şekilde elbiseme uygun bir makyaj yaptım. Siyah saçlarım dalgalar halinde omzuma dökülürken oldukça güzel görünüyordu. Ayakkabımın kemerlerini düzeltip çantamı elime aldım. Görev beni bekliyordu, abimin düşmanları birkaç saat sonra Zeynep isimli bir davetliyi sergilerine bekliyordu.

Duruşumu dikleştirip kapıyı açtım. İçeriden kalabalık sesler geliyordu, Yavuz gelmiş olmalıydı. Salona girdiğim an herkes susarken tam karşımda yemek masasına yaslanmış bir şekilde gözlerime bakan kişiye takıldı bakışlarım.

Birkaç dakika zaman durmuş gibi konuşmadan gözlerime baktı. Ardından elbisemi süzüp tekrar gözlerime baktı.

"Anlamıyorum, yemin ederim anlamıyorum."

Ben herkesten beğeni dolu iltifatlar alırken Selim olduğu yerde volta atıyordu. Kendi kendine bir şeyler söyleniyordu.

"Bu şekilde gitmen çok fazla Efsun," dedi durduğunda.

"Pijama takımı giyip gidebilir değil mi abi?"

Bade'nin sorusuna herkes gülerken Selim oldukça ciddiydi.

"Çıkmadan önce sana vermem gerekenler var," dedikten sonra odama yöneldi. Diğerleri salonda kalırken adımlarını takip edip peşinden gittim. Odaya girer girmez yatağa oturdu ve derin bir nefes aldı.

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin