~22

243 14 3
                                    

Yeniden ve yeniden merhabaa..

Bu bölüme geçmeden önce diğer bölümler hakkında ne düşünüyorsunuz, en sevdiğiniz, okumaktan keyif aldığınız karakter kim bunları yoruma yazar mısınız?

Lafı uzatmadan bölüme geçelim o zaman. Keyifli okumalar, sizi seviyorumm.

                                                                                                         ◇

Bir sahil kenarı belki bir oda. İnsanın kendinden kaçtığında saklandığı bir alanı olurdu. Hiç kimseye duygularını göstermediğinde oraya çekilir sakinleşmeyi beklerdi. Zaman her yaraya iyi gelmezdi belki ama hafifletirdi. Onunla yaşamaya alıştırırdı. Küçük bir bebek yanlışlıkla sobaya değdiği zaman bir daha ona değmezdi örneğin, onun sıcak olduğunu bilirdi. Aynı hataya iki kez düşülmezdi, o hataya baştan düşmemek için ise çok dikkatli ve temkinli olmak gerekirdi.

Ben bunların hiçbirisini yapamamıştım. Gidebileceğim, sığınabileceğim bir yer yoktu. Abimi kaybettim sanırken Selim'i de kaybettim sanmıştım. İkisi de yaşıyordu, gözlerimin içine bakıp karşımda durmuşlardı. Etrafta ki dağların hepsi birbirine benzerler yol boyunca yürümeye devam ettim. Karşımdan gelen yaşlı bir amca dikkatle beni izlediğinde bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Efsun kızım," diye seslendi tamamen yan yana geldiğimizde. Beni tanıyordu. Yaşından dolayı olsa gerek kırışmaya başlayan yüzüne ve o halde parlak bir şekilde duran gözlerine baktım.

"Sen beni hatırlamamış olmalısın, değil mi?"

Başımı salladığımda anlayışla gülümsedi. Haberler bu kadar çabuk mu yayılıyordu ya da sevenim gerçekten çoktu.

"Hayri ben. Kaya'nın manevi amcasıyım. Gerçi o çocukların hepsi kendi oğlum gibidir. Kızlarla seni de tanıdım, sizler de bir kızım oldunuz zamanla."

Zihnimi zorlasam da hala başım ağrıyordu. Bu adama dair bir şey hatırlamasam da tanıdık gelen bir şeyler vardı. Konuşmadığım için çekindiğimi düşününce anlayışla tebessüm etti. "Yardımcı olmamı ister misin?" Başımı hayır anlamında salladığımda biraz daha konuşup yanımdan gitmişti. Nereye gideceğini bilmeyen birine kimse yardım edemezdi. Yürümeye devam ettiğimde dağların ardında ilk defa bankların olduğu, parka benzer bir yer gördüm. Adımlarım kendiliğinden o tarafa yönelirken bir şeyler görebilmek umuduyla etrafı inceledim. Annesiyle beraber gelen küçük çocuklar vardı.

Aklıma Oğuz gelirken içim acımıştı. Yıllar sonra abim karşımdaydı, evliyim ve bir de oğlu vardı. Tek bir öpücükle bütün yaralarımı sarabileceğine inanan küçük bir çocuktu Oğuz. Amcasına yani Alp'e benziyor gibiydi, onun gibi çocuksu bir kişiliği vardı. Ayağımın yanına gelen topu karşımda ki küçük çocuğa attığımda gülümseyerek teşekkür etti.

"Efsun," dedi arkamdan bir ses.

Selim'in sesi değildi. Karşıma çıkma desem de hala bir yerlerden geleceğini düşünmüştüm. Omzumun üzerinden geriye baktığımda karşımda İpek vardı. Diğerlerine göre daha olgun olan bir anne edasıyla yaklaşan birisiydi. Beni ürkütmek istemez gibi yavaş adımlarla yanıma geldi.

"Biliyorum yalnız kalmak istediğini söyledin ama içime sinmedi. Akın da geldi ama rahatsız olursun diye arabada bekliyor."

Konuşmamı beklemeden koluma girip destek olmaya başlamıştı. Anlayışla gülümsediğinde bende teşekkür ederim anlamında gözlerimi kapattım. "Rahatsız olmam, o da gelebilir."
İpek bunu söylememi bekliyormuş gibi eliyle birkaç metre ilerde duran arabaya el salladı. Akın anında arabasından inip bize doğru yürümeye başladığında İpek'in kulağına yaklaştım.

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin