Bölümler su gibi akıp gidiyor, olaylar gelişiyor. Bir yandan hiç bitmesin istiyorken bir yandan da her şeyi yazmak istiyorum. Bu süreçte sizleri tanıdığım ve sizlerle devam ettiğim için çok mutluyum. Bu bir veda konuşması değil yanlış anlaşılmasın, söylemek istedim sadece.
Efsun'u yazsam ne olur ki, deyip başladığım bir yoldu bu. İlginiz için çok teşekkür ederim. Yorumlarınızı okumak, bildirimlerinizi görmek beni çok mutlu ediyor.
Herhangi bir paylaşım vb. yapacağınız zaman beni de etiketlerseniz ya da bir şekilde görmemi sağlarsanız da çok sevinirim. Bana kalsa daha çok konuşurum ama uzatmadan bölüme geçelim istiyorum, keyifli okumalar..
◇
Annem beni yetiştirdi,
Bu ellere yolladı...Yeri döven postal sesleri marşın yanında sönük kalıyordu. Hepsi gür bir sesle marşı söylüyordu Boralar Timinin...
Terleyen saçlarını elleriyle hızlıca karıştırıp yoluna devam edenler, hızlı hızlı alıp verdiği nefesi artık kontrol edemeyenler ve en önde ki Yüzbaşı.
"Komutanım, Yavuz Çelik adına bir kargo gelmiş."
Yavuz ve Berker hızlıca birbirine baktı. Koşu bir anda son bulurken herkes aklına gelen düşünceye gülümsedi. Kargo geldi demek memleketten kutu geldi demekti. Kaya demir parmaklıkların olduğu kısma yönelirken geride kalanlar kutunun yanına ilerledi.
Tam da tahmin ettikleri gibi koca bir kutuydu bu. Yanında birkaç tane küçük kutu da bulunuyordu. Burak kutulardan birini eline aldı. "Eylül Akbulut," dedi üzerinde ki yazıyı itinayla okurken. Akın'ın kaşları da aynı anda havalanırken arkadaşının elinde ki kutuyu hızlıca çekip aldı.
"Bula bula kardeşimin adının yazdığı kutuyu mu buldun?"
Aralarında ki sohbete artık alıştıkları için kimse kafaya takmıyordu. Yavuz kutunun üzerinde ki mektubu okumayı bitirdikten sonra gerekli açıklamayı yaptı. "Bu büyük kutu bizim içinmiş. Küçük kutularda İpek yengegilin ekibin."
Ercüment daha fazla dayanamadan Bade'nin isminin yazılı olduğu kutuyu kucağına alıp kapağını açtı. Buram buram kokan baharatlar, kokusu dahi ağız sulandıran yemekler... Herkes hunharca gelen yemekleri yerken Selim de Efsun'un yazdığı kutuyu eline aldı. Beş dakika önce ayrıldığı odaya geri dönmek için bir bahanesi olduğuna seviniyordu. Kaya'ya da başıyla diğerlerine katılmasını işaret ettiğinde revirden içeriye girdi.
"Şu an dışarda öyle bir lezzet cümbüşü yaşanıyor ki, senin haklarını da Mert yiyor," dedi belgeleri dolduran Ecem'e.
"Ay yine birisi yemek mi göndermiş?"
Başını salladığında Ecem çoktan dışarıya çıkmıştı. Kapıyı yavaşça aralayıp başını uzattı. Efsun dikkatini önünde ki evraklara vermiş, onlarla ilgileniyordu. Terlemiş olacak ki bileğinde ki tokayı kullanarak saçlarını bağladı, derin bir nefes aldı.
Biraz daha araladığı kapıdan zorlansa da sığmayı başardı. Efsun'un tam arkasına geldiğinde adımları durdu, saçların açıkta bıraktığı boynuna bir öpücük bıraktı. Efsun irkilerek geri çekildiğinde karşısında ki kişiyi görünce derin bir nefes daha aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
RandomAşkta ve savaşta her yol mübahtı, peki ya aşk savaşında? Efsun kızlar güzel olmazdı, büyüleyici olurdu. Peki sen Efsun, sen neden iflah olmaz derecede büyüleyicisin? Ulaş Selim Karacalı'nın bir çift yeşil göze esir düşme hikayesi...