~20

272 16 15
                                    

Evett, yeni bir bölüme daha merhaba dedik mi?

Bu şarkı sebepsiz çok sevdiğim bir şarkı. Bir kez daha söylemek isterim ki tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun...

Yorumlarınızı bekliyorum, herhangi bir sayı sınırı yok ama yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. Bol bol sohbet edelim olur muu♡

O zaman bölüme başlayalım, keyifli okumalar...

                                                                                                          ◇

Gerçek ile hayal arasında çok ince bir çizgi vardır. Bazen o çizgide öylece asılı kalırız ki yaşananlar hayal mi gerçek mi ayırt edemeyiz. Bize doğruyu söyleyecek işaretler ararız. Bir umut etrafıma bakındım. Her yer karanlıktı, Selim gittikten sonra nasılsa öyleydi. Boran beni buraya getirdikten sonra bir daha yanıma gelmemişti. Cafer'in getirdiği kuru ekmek dışında birkaç gündür hiç kimseyi görmemiştim. Gözlerimi tekrar kapatıp açtım. Kaç gün olmuştu ben buraya hapis olalı?

Sekiz, dedi iç sesim.

Sekiz gündür ki kaçırıldığım gün sayısı buraya kapatılmadan önce ki günleri de sayarsak daha fazlaydı. Demir kapı sertçe açılırken içeriye dolan ışıkla beraber tozlar havaya uçuştu. Yakup yanında iki adamla beraber yanıma gelmişti.

"Kelepçeler senin yüzünden bileğinde. Çok kafa tutuyorsun."

Konuşmasını iğrenerek dinlediğimde bakışları yine ciddileşti. Başımı geriye atıp saçını arkaya attım. Bileklerimi ağrısından dolayi artık hissedemez hale gelsem de kimseye belli etmedim.

"Melek gibiler senin yüzünden mezarda. Çok kafa şişiriyorsun."

Onun cümlesine benzer bir cümle kurduğumda kaşlarını çattı. Bedeni bedenime oldukça yaklaşırken karşımda durdu. Gözlerinde ki harlanan ateş intikam diye bağırıyordu.

"Az kaldı. Sende onlara kavuşacaksın."

Adamlarına bir el hareketi yapıp yanına çağırdı. Hepsi odadan çıkarken derin bir nefes aldım. Günlerdir kelepçeli olan kolarım ağrıdan hissedilemez bir hale gelmişti. Kapı tekrar açıldığında Yakup yanında başka bir adamla geri gelmişti. Beni işaret ettiğinde adam başını sallayıp cebinden bir şırınga çıkardı. İçinde beyaz bir sıvı ile doluyken adam her adımında bana yaklaşıyordu. Kelepçeli olan kollarımı asılarak kurtulmaya çalışsam da nafileydi.

Ben direnmeye çalışsam da adam elinde ki iğneyi koluma geçirdiğinde başım öne düştü. Gözlerim kapanma noktasına gelecek kadar kısılmıştı.

"Bak işte, ilk doz bitti."

Yakup keyifle sırıtarak çıktığında hemen arkasından iğneyi yapan adam da çıkmıştı. Zaman ilerledikçe mide bulantısı, baş dönmesi, gözlerimin kapanması gibi belirtiler ortaya çıkarken başımı kaldırmaya çalıştım. Tüm vücuduma bir halsizlik dalgası yayılmıştı. Yere atılan iğneyi ayağımla olabildiğince itekledim. Üzerinde anlamadığım bir dilde yazı yazıyordu. Kapı tekrar açıldığında içimden bir sabır çekip iyice kapanmış olan gözlerimi az da olsa açmaya çalıştım.

"Yaptılar mı?"

O robotik ses, Boran gelmişti.

Başım hala yerdeyken neden tekrar geldiğini düşündüm. Ses tonu oldukça yüksek çıkarken aynı zamanda ciddiydi. Yerdeki şırıngayı eline alıp incelediğinde bir şeyler mırıldandı.

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin