~17

297 16 10
                                    

Size sürpriz bir kısımla geldim. Kaya'yı artık sizler de biliyorsunuz. Bu bölüm hikayesini okuyup daha detaylı öğreneceğiz. Umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olur. Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın...

(Okunmalara göre oy ve yorum az değil mi? Bölüm sonunda yıldıza basıp okurken de yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz okur ballarım. Belki bölümleri daha erken okuyabiliriz.. )

                                                                                               

Ben kimsesiz seyyahı meçhuller caddesinin. Ben yankısından kaçan çocuk kendi sesinin... - Necip Fazıl Kısakürek

                                                                                          ♡

Burnuna dolan küf kokuları ve üzerinde ki yırtık kıyafetlerin arasından tenine işleyen buz gibi bir hava. Küçük çocuğun algıladığı ve bildiği birkaç şeyden bazılarıydı bunlar. Bir diğer şey ise elindeki peçeteleri satıp parasını Batak'a götürmeliydi. Yoksa döverdi, uyutmazdı. Oturduğu bankta ellerini birbirine ovuşturup biraz daha ısınmayı denedi.

"Bu soğukta burada ne yapıyorsun ufaklık?"

Arkasından duyduğu sesle irkildi. İnsan sevmezdi o, insanlar kötüydü. Hem hiç görmediği tanımadığı hem de dokuz ay boyunca karnında kalıp tanıdığı annesiydi onu bu hale düşüren.

Zaten mecburen doğdun sen, doğunca da o saniye verdi seni bana.

Batak'ın sözleri zihninde yankılanırken ayağa kalktı. Kendisini merakla inceleyen kahverengi saçlı, beyaz tenli kadına baktı. Cevap vermeden elindeki peçete dolu poşeti de alıp uzaklaşmaya çalıştı.

"En azından adını söyleyemez misin? Yardımcı olabilirim belki sana."

Adı? İsimsiz, demişti Batak ona. Annesi, babası ve Batak ona isim koymamıştı ki. İsimsiz geldi, isimsiz gitti olmuştu o hep.

"Benim adım yok," dedi ciddi bir ses tonuyla.

Karşısında ki kadının bakışından anladığı şey onunla konuşmak istemediği için böyle bir cevap verdiğiydi. Ancak doğru söylemişti, onun bir adı yoktu.

Kadının yanından hızla uzaklaşırken caddeye girdi. Hava soğuk olduğu için çevrede çok insan yoktu. Arabaların arasında sadece birkaç peçete satabilmişti. Kolları yorgunlukla iki yana düşerken kaldırıma çıktı. Siyah saçları hiç taranmadığı için dağınık duruyordu. Siyah kaşlarının olduğu küçük yüzü ise yaşına göre oldukça ciddi duruyordu.

Yanından geçen adamın yere düşürdüğü cüzdana baktı. Hızlı hızlı yürüdüğü için düşürdüğünü bile fark etmemişti. Eline aldığı cüzdanı inceledi içinde daha önce görmediği bir şey vardı. Üzerinde bir kuş, içinde ise bir rozet vardı. Aynı depoda uyduğu Cem abisinin öğrettiği harfleri okumaya çalıştı.

Türk kara kuvvetleri

Elinde ki cüzdanı kapatıp koşa koşa giden adama yetişmeye çalıştı. Kısa sürede düşüren adamı bulmuştu. Siyah paltosuna arkadan dokunmayı denedi, elinde ki siyah lekelere bakınca vazgeçti. Dokunursam kirlenir, diye düşündü içinden.

Bakar mısınız, diye seslendi önünde ki adama. Sesi kendi düşündüğünden bile ciddi çıkmıştı. Önünde ki adam ona doğru dönerken başını dik tutup iri yapılı adama baktı.

EfsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin