Bölümleri düzenli atmak istiyorum ama malumunuz pek mümkün olmuyor. Elimden geldiğince yeni bölüm atmaya çalışıyorum/çalışacağım. Sizler de bu süreçte destek olursanız sevinirim..
Keyifli okumalar...
◇
Bugün yarının habercisiydi. Bugün ne yaşandıysa yaşansın yarın ile bir bağı bulunuyordu mutlaka. Kendimi bildim bileli hep buna inanmıştım. Buraya ilk geldiğim zamanlarda sebepsiz mutlu oluşum da buna örnek verilebilirdi. Yeni geldiğim bir şehirde sebepsiz yere mutlu hissediyordum, yarınlarım da hep böyle mutlu geçti.
Önce Tuna ve Merve evlenmişti. Şimdilerde ise yakın zamanda kucaklarına aldıkları kızları ile oldukça mutlulardı. Öyle bir sene geçirmiştik ki boş geçen bir günümüz olmamıştı neredeyse. Çevremizde birden çok bebek vardı artık. İpek ve Akın en kısa zamanda sözlenecek, Mert ve Ecem bu hafta sonu evlenecekti. Bütün ekip hummalı bir şekilde hazırlıkları tamamlamaya çalışırken yüzü bir türlü gülmeyen tek kişi Selimdi.
Parmağımda ki yüzük şimdilik sadece bizim aramızdaydı. Bu Cafer konusu bitene kadar ailelerimize söylememek üzere anlaşmıştık.
"Korkutan, bir dolabı sabitleyemedin iki saattir. Bir sorun mu var?"
Tuğrul amca ve Yeliz teyze evin son kontrollerini yapmak için gelmişlerdi. Bizim kaldığımız eve oldukça yakın bir evde oturacaktı Ecem. Çoğu hazırlığını önceden halletmiş olsak da hala bitmeyen eksikleri vardı.
"Estağfurullah komutanım. Ne sorunu olacak."
Ercüment her daim Tuğrul amca'nın radarında olduğu için gergin duruyordu. Bade ise babasının davranışlarından bir şeyler anlayabilir miyim diye peşinde dolanıp duruyordu. Tuğrul amca aralarında ki ilişkiyi ilk zamanlardan beri bilse de ikisini de kıvrandırmayı seçmişti. Böylece sergiledikleri tavırları da göz önünde bulundurarak bir karar verecekti.
"Biz gidiyoruz çocuklar. Akşama hepinizi yemeğe bekliyorum, itiraz istemiyorum."
Yeliz teyze burada ki en büyük kurtarıcımız olabilirdi. Ecem minnettar bir ifadeyle teşekkür ettikten sonra tekrar bardakları yerleştirme işine döndü.
"Baba, beni kursa bırakacaktın?"
Tuğrul amca kapıdan çıkmadan önce hepimize bir bakış attı. Ardından hiçbir şey olmamış gibi gözlüklerini düzeltti.
"Ercüment bıraksın."
"Ben mi? Bırakayım mı?"
Ercüment anında şoka girmişti. Yavuz ve Berker aralarında bir şey konuşup gülerken Bade de en az Ercüment kadar şaşkın duruyordu.
"Birbirinizin hayatını öğrenmeniz gerekiyor artık. Madem bir şeyler olmuş bitmiş. Devamını getirin."
Tuğrul amca başka bir şey söylemeden odadan çıkarken Ercüment ve Bade bir süre konuşmadan birbirlerine bakakaldı. Duyduğum sesle irkilirken herkesin bize doğru baktığını fark ettim. Selim elinde ki kumandayı biriken gazetelerin arasına fırlatmıştı.
"Yok ya, sadece bana garezi var bu hayatın. Ercü bile ayak üstü onayı aldı albaydan."
Ercüment konuşmadan yanımıza geldi. Bir elini Selim'in omzuna koydu, gözlerinin içine baktı.
"Aldım demi lan onayı?"
Selim başını yana eğip bir şeyler mırıldandı. "Aldın be Ercü."
Ercüment aydınlanmış bir ifadeyle koşar adımlarla Bade'ye sarıldı. İpek koluma dokunduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Biraz daha yaklaşıp kısık sesle konuştu. "Başta şaka yapıyor sanmıştım ama Ulaş oldukça ciddi duruyor. Koskoca yüzbaşı evlenemiyorum diye milleti kıskanıyor resmen," dediğinde gülmesine engel olamadı. Akın, İpek'in gülüşünü gördüğünde gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
RandomAşkta ve savaşta her yol mübahtı, peki ya aşk savaşında? Efsun kızlar güzel olmazdı, büyüleyici olurdu. Peki sen Efsun, sen neden iflah olmaz derecede büyüleyicisin? Ulaş Selim Karacalı'nın bir çift yeşil göze esir düşme hikayesi...