Yine, yeniden merhabaa okurballarımm. Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Bu arada bölüm aralarında koyduğum semboller sürekli kayıyor, elimden geldiğince düzeltmeye çalışıyorum ama gözden kaçabiliyor. Bunu da belirteyimm.. Bir de sormak istediğim bir şey varr şu çiftin hikayesini de okumak isteriz dediğiniz bir çift var mıı?
◇Bazen radyoda bir şarkıya denk gelirdi insan. O şarkı anında bir yer ediniverirdi kalbinde ancak sonrasında adını bulamazdı. Aklında sürekli çalıp dursa da bir daha duyana kadar o şarkıyı rafa kaldırmıştır... Selim de benim için bu şarkı gibiydi. Ben ona tesadüfen rastlamış olsam da devamında adını bulabilmiştim. Kalbimde ki yerini en az onun kalbinde ki yerim kadar sağlamlaştırmıştım. Telefonuma bakıp bildirim olmadığını görünce ceketime daha sıkı sarıldım. Havalar çok soğuktu, acaba dediğim gibi sıkı giyiniyor muydu?
Sıcacık kahvemi içmeye devam ederken bir süre daha onu düşündüm. Ardından birkaç saat sonra gelen hastam Ercan'ı muayene ettim. Gelen askerlerin yaralarını her gördüğümde içimde bir şeyler kopup gidiyordu. Dikişlerine dikkat ederek tedavisini tamamladığımda teşekkür ederek odadan ayrıldı.
Selim?
Daha fazla dayanamamış ve mesaj atmıştım. Mesajın iletildiğini gördüğümde üzerime montumu alıp dışarıya çıktım. Askeriye de tanıdığım kişiler vardı ama tim kadar samimi değildim hiçbiriyle.
"Efsun," diye seslenerek yanıma gelen Badeye döndüm. Yüzünde neredeyse ilk defa gördüğüm bir telaş ifadesi vardı. Yanıma geldiğinde nefes nefese kalmıştı.
"Çok şeyler oldu çok," dedi kendini dinlendirirken. Hava soğuk olduğu için revire geçtiğimizde Ecem ve İpek de yanımıza gelmişti.
"Babam Ercüment'i öğrenmiş, emin oldum." Buyurun cenaze namazına, dedi iç sesim. O kadar tepki vermiş miydi?
"Görevden gelsinler konuşacağız, dedi."
Tuğrul amcanın sert bir tepki vereceğini düşünmüyordum. Ercüment'i severdi, kızı da sevdiyse buna kızmazdı. Eylül elinde ki kahve tepsisiyle odaya girdiğinde Ecem'in bakışları ona kaydı. Yüzükler takıldıktan sonra daha anlayışlı bir insan olmuştu.
"Kendini yıpratma bu kadar," dedi İpek yumuşacık bir ses tonuyla. Bade, İpek'in eline dokunup derin derin nefes aldı. Beklemekten başka çaresi olmadığına ikna olmuş gibiydi. Kahvelerimizi yudumlarken Selimden hala mesaj gelmediğini gördüm.
"Senin hazırlıklar nasıl gidiyor," dedi Eylül.
Ecem hevesle fincanını masaya bıraktı. Parmağında ki yüzüğü okşarken yüzünde ki gülümseme görülmeye değerdi. "Ev hazır, eşyalar da geliyor yavaş yavaş. Düğünü bekliyoruz."
İpek de anında bir şeyler hatırlamış gibi gülümsedi. Ecem'in düğününden önce onun isteme merasimi vardı. Biz Eylül ile birbirimize bakarken diğerleri çoktan hayallere dalmıştı.
Duyduğum bildirim sesiyle anında telefonuma sarıldım. Mesaj geldiğini görünce vakit kaybetmeden uygulamaya girdim. Efsun'um, yazmıştı.
Yanaklarıma hücum eden kan akışı bedenimi anında ısıtmıştı. Nasıl olduğunu soran kısa bir mesaj attıktan sonra sohbete geri döndüm.
"Eee Eylül," dedi Bade. Endişesi dağılmış gibiydi. "Sen neler yapıyorsun?" Sözlerinde ki ima kendini açık açık belli ediyordu. İpek kızarcasına baktığında Eylül'ün yanakları kızarmıştı. Ellerini önünde birleştirdiğinde parmaklarıyla oynamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsun
RandomAşkta ve savaşta her yol mübahtı, peki ya aşk savaşında? Efsun kızlar güzel olmazdı, büyüleyici olurdu. Peki sen Efsun, sen neden iflah olmaz derecede büyüleyicisin? Ulaş Selim Karacalı'nın bir çift yeşil göze esir düşme hikayesi...