"Yaşamayı çok sevdiğimi mi sanıyorsun? "
Gece uyumamıştım. Gece boyunca ağlamıştım. Keşke bu kadar Bulut'u üzmeseydim, diye. Şuan güneş doğuyor. Pencerenin önünde oturmuşum, güneşi izliyorum. Hıçkırıklarla dolu ağlamam şuan sessiz göz yaşlarına dönüştü. Gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Gelen bildirim sesiyle WhatsApp'a girdim. Bulut yazmıştı.
-Günaydın Duygu, nasılsın? Yazmıştı. Titrek bir nefes aldım.
- Günaydın, iyiyim kahvaltı yapıyoruz. Yazdım.
-Öyle mi? Sevindim. İyi olduğuna emin misin? Yazdı.
- Çok iyiyim, eminim. Yazdım.
-İyi olduğuna ben emin değilim çiçeğim. İstemsizce gülümsedim.
İlk defa birinin günaydın mesajı ile güne başlıyorum. Bu çok güzel bir şeydi.
-Emin olmalısın. Yazdım ve WhatsApp'tan çıktım.
Telefonumu kapatıp cebime koydum. O sırada kapı çaldı. "Gel!" dedim halsiz bir sesle. Kapı açıldı. Engin içeriye girdi. "Güzelim uyanmışsın." dedi ve yanıma oturdu. "Evet, uyandım. " diye mırıldandım. Uyumuyorum ki uyanayım?
Yanağımdan öptü. "Sen bana aşıkmışsın" dedi. Nefes aldım. Bakışlarımı yere doğru çevirdim. "Bulut mu söyledi? " dedim ve utanmış gibi yaptım. "Evet, neden utanıyorsun?" dedi Engin. Utanıyor muyum haha haha?! Utanıyorum Halimden... Sjsjsjsj
"Utanmıyorum niye utanayım ki?" dedim ve -yapmacık şekilde - gülümsedim. O da gülümsedi. Acaba şuan Bulutlar ne yapıyordur? Of of! "Tabii utanmana gerek yok." dedi sinsice. Keşke burada olmasaydım. Engin'e baktıkça öfkeleniyordum. Ama bu öfkemi belli etmemeye için gülümsemeye çalışıyordum.
Ve yine gülümsedim. Engin yataktan kalktı. "Ben aşağı iniyorum. " dedi ve odadan çıktı. Engin'in ayak adımları sesleri beynimde yankılanıyordu. Telefonumdan bildirim sesi gelince irkildim. Barış gruba yazmıştı.
- Kalk uyuyan güzel! Daha fazla yatarsan bir tane yeğenimin olmasını istemiyorum. Seni fazla yemesin.
Elimle ağzımı kapatıp kıkırdamaya başladım.
- Uyumuyorum zaten. Yazdım hızlıca.
Esila da sohbete katıldı.
- Günaydınlar! Barış, Bulut nerede?
-Odasında gece boyunca hiç çıkmadı.
Derin ve sesli bir nefes aldım. Keşke onların yanında olsaydım.
- Keşke yanınızda olsaydım.
Yazar yazmaz, Bulut çevrimiçi oldu.
-Niye Engin bir şey mi yaptı?
Aslında yapıyordu. Sadece onlara belli etmemeye çalışıyordum. Dün Bulut gidene kadar... Neyse.
-Yok gayet iyi sohbet ediyoruz, Bulut abi .
Yazdığım zaman Bulut çevrimdışı olmuştu.
-Abi, odandan çıksana hay Allah'ım ya!
- Ben odamda değilim. Yazmıştı.
- O zaman neredesin? Dedi Taha.
Bulut tekrar çevrimdışı oldu. İnternetini kapattı.
-Noluyor mk? Yazdım.
Bulut nereye gitmişti? Elimi kalbime götürdüm. Çok hızlı çarpıyordu. Telefonumu uçak moduna aldım. Yataktan kalktım. Telefonumu yatağa fırlattım. Sırayla sesli nefeslerini almaya başladım. Ve karşımda onu gördüm.
"Niye geldin sen?" dedim ve yüzüne tükürdüm. "Bir yıl oldu görüşmüyoruz, beni özlemiş olmalısın." dedi. "Hayır, ben seni istemiyorum. En son yaptığın yüzünden senden nefret ediyorum." Bir adım geriye gittim. "Aa, ama sen yanlış anlamışsın ben hiç bir kadına öyle bir şey yapmam." Bir adım daha geriye gittim. "Bana hiç bir şey yapamazsın! "
"Sus! Sen aşık olmuşsun. " Ne saçmalıyordu? "Hah?" dedim sadece. "Bulut sen on-" sözünü kestim. "O benim abim!" diye bağırdım. Ve devam ettim. "Bulut'a ne yaptın?" diye sordum. "Hiç bir şey, ama birazdan onun kardeşini öldüreceğim. " Yok yok! Geriye doğru adım attım. "B-ben bu s-sefer güçlüyüm. " dediğimde sesim titriyordu. "Sesin titriyor Duygu! " diye bağırınca ellerimle kulaklarımı kapattım. "Ben o küçük kız değilim! "
Tetiğe baskı yaptı. Öne doğru adım attım. " Yaşamayı çoksevdiğimi mi sanıyorsun? İstersem şuan kendimi öldürürüm. " dedim. Bacak arasındaki olan yere tekme attım. Acıyla inledi. Silahı yere fırlattı. Silahı yerden aldım. Namlu silahı kalbime yasladım. Ellerim tetiğe baskı yapıyordu. Ben durduramıyorum! "Bırak! Sen bana emanetsin!" dedi bağırarak.
"Emanetini böyle mi koruyorsun?" diye sordum göz yaşlarımı arasında. Dişlerimi dudaklarıma geçirdim. Ellerim tetiğe daha çok baskı yapmaya başladı. Silahı sinirle camdan dışarıya attım...
"Engin!" diye bağırdığımda ortadan kaybolmuştu. Bana ne olmuştu?
"Ne bağırıyorsun be?!" diyerek içeriye girdi Engin. "Şey," dedim. "Kabus görmüşüm. " dedim. Yatağa oturdu. "Şey Duygu," dedi anlam veremediğim bir ses tonunda. " Efendim?" dedim.
"Bir bebek olsun ister misin?" EŞHADÜ ENLA İLAHE İLLALLAH! Yutkundum. Belindeki çakıyı gösterdi. "İster misin? " diye sordu dişlerini sıkarak."Sonra!" diye ayağa kalktım. Ve banyoya girdim. Kapıyı kilitledim. Ne saçmalıyordu bu böyle? Telefonumu açtım. WhatsApp'a girdim.
- Yardım edin la. Yazacaktım tekrar sildim.WhatsApp'tan çıktım.
"Duygu!" dedi Engin. Ben katlanamıyorum. Bu adamın selerine şiddetine de bağırışına da... Ölmek istiyorum! Kurtulmak istiyorum. Kolumdaki çizik izlerine baktım. Hepsini Engin yapmıştı o çakıyla.
Banyodan çıktım. Engin'in tokat atmasıyla beraber yere yığıldım. "Niye gecikiyorsun?" diye sordu. Ve sonrası iflas... Hep bunun yüzünden artık yaşamak da istemiyorum. Lanet olsun! Keşke buraya hiç gelmeseydim. Ölüm bile bu acıdandaha iyidir..
Selamm, sınavlarım bitti. Daha çok yazmaya çalışıyorum ama bölümler kısa oluyor maalesef. Ve ders çalışmak zorundayım. Biliyorsunuz zaten Yusuf Tekin yüzünden TC gençleri aşırı zorlanıyor. Açıkçası ben de Yusuf Tekin'i sevmiyorum. Her neyse. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ♡
Ve her şey için çok teşekkür ederim güzel insanlar. :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Evler
Teen Fiction(Smut, şiddet vb. şeyler içerir! Ona göre okuyun.) "Aşkın ateşi yakar demiştim sana," dedi o tanıdık ses. Buradayım, buradayız hepimiz gerçeklerimizle yüzleşiyoruz. Önce ben yüzleşiyorum ama aramızda eksik olan bir şey var Bulut... "Sen!" diye hayk...