30 bolum

1.4K 135 64
                                    

Akşamın kızıllığı çöküpte insanlar
birer, birer evinin yolunu tutunca
içini bir hüzün kaplıyor bıçak gibi keskin bir acı yüreğine saplaniyordu.

Yuva bellediği ,gölgesine sığındığı yar diye sevdigi, bir başına bırakıp gurbet ellere gitmişti.

Koca evde sanki bir başına kalmışta kimsesi yok ,yanlız bi çare, zavallı hissediyordu.
Konusmak artık zulh olmuş gülmeyi çehresi unutmuştu.

Gideli günler geçmiş hala tam manasıyla yokluğuna alisamamisti .

Kalbindeki hüzünun yeri gün, geçtikçe
azalmıyor aksine dahada artiyordu.
Ağır gelen yükü artık bedeni tasiyamiyordu.
Mevla sabrını siniyorda imtihan ediyorsa bu sınavda çoktan sınıfta kalmıştı.
Kaç gündür öyle duygusal, öyle hassas gözleri olup olmadık şeylere doluyor içinden sürekli ağlama isteği geliyordu.

Herşey tam düzeldi derken yeni bir engel yeni bir sınav başlıyordu.
Yine bir yarım kalmışlık,yine bir ayrılık.

Gecenin karanlığında camı aralayıp soğuk rüzgarın bedenini esir alışına aldırış etmedi.
Gökyüzünü seyre daldı uzunca zaman.
yıldıza ,aya havada esen rüzgara bakındı bu aralar tek sırdaşı onlardı.
Onlara anlatıyordu herşeyi biri görecek olsa kesin deli der aklını kaçırdığını düşünürdü.

Oysa kocası demişti beni ozlersen gökteki ay ile haber salarim, rüzgarla kokumu yollarım diye.

Yastığın yüzünü çıkartıp yikamamisti ama artık o tanidik, koku kalmamış zamanla silinip gitmişti.

Acaba kocasının aklından ,benliğinden kendisi silinip gitti mi yoksa oda ozluyormuydu!

Gözündeki yaşı usulca sildi damlarin arkası kesilmiyor devamı durmadan geliyordu.

Benim seni özlediğim kadar sende beni ozledinmi Mehmet?

Sabah gözlerini araladiginda midesi ağzında yattığı dosekten fırladı.

Midesi bulanıyor kusma isteğini bir türlü bastiramiyordu.
Midesindeki olan herşeyi ,boşaltmış acı safra tadı hala ağzından gitmemişti.

Yediği birşey dokundu dese değişik hicbirşey yemişti kesin dün yelde kaldım diye aklından geçirdi.

Sobanın içine geceden attığı kütük çoktan geçmiş oda buz kesmişti.

Üzerini giyinip sobanın içindeki külü temizledi balkona koyduğu odunlardan getirip sobanın içini doldurdu.
Akşam üzeri çıkıp yakarsa odası geceleyin bir nebze daha uzun sıcak kalırdı.

Aşağı innemiyi canı hiç istemiyor ama kendini bir nevi mecbur hissediyordu.

Bu mecbur hissetmeler degilmiydi omuzlarına yük olan .
Daha bebek iken bir başına kalmıştı.
Dert etmişti herkesi, kendisinede bir kendisine yanamamisti.
Hic çocuk olmayı bilmeden büyümüştü ağlarken göz yaşlarını gizlemiş acısını hiç göstermeyerek  yasayamamisti.
Nazlanacak olsa gucendirmekten korkmuştu biçare babasını.

Bugüne değin bastırdığı duygulari gün yuzune cikmista kendisiylemi yuzlesiyordu.
Içinde bitmeyen bir öfke,isyan ediyordu ruhu bunca yaşanmış acılara.

Hakkimiydi değildi elbet Yüce Mevla dağına göre duman verirdi kaldiramiyacagi yükü yuklemezdi kuluna.
Kaderi böyle yazılmış ise kul olana ne demek düşerdi?
Riza gösterdi tövbe çekti kalbinin en derinlerinden ,diliyle istiğfar  eyledi Rabbim sen benim cahiligime ver kusur günah yazma.

Üzerindeki geçmeyen yorgunluk sürekli uyuma isteği devam ederken birde üstüne mide bulantısı eklenmişti.

Merdivenler gecenin ayazında kıra tutmuş heryer kayıyor adım atmakta zorlanıyordu.
Dikkat etmezse kafasının pekmezi akar görürdü dünya kaç bucak,tutuna tuna iniverdi.

CemileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin