Hazan Vakti| 41

43.7K 2.2K 2.1K
                                    

🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim..

🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın..

41.Bölüm

Alparslan Türkoğlu'nun anlatımından,

Bir insan bir insanı bu kadar sevebilir miydi? Bu soruya bir yıl öncesine kadar net bir cevap veremezdim. Bir insanın bir şeyi canını verecek kadar sevmesini bilirdim, ben vatanımı canımı verecek kadar çok seviyordum. Ama bir insanın bir insanı ne kadar çok seveceği hakkında söyleyecek sözlerim yoktu.

Şimdi ise net bir cevap verebilirdim. Severdi. Ben şuan kollarımın arasında uyuyan kadını canımı verecek kadar çok seviyordum.

Saatler önce nöbetten gelmişti, gelir gelmez de üzerini değiştirerek yatağa girmiş bana doğru sokulmuştu uyuduğumu düşünerek. Ama ben o eve girdiği andan itibaren uyanmıştım çoktan. Yine de sırf uykusu dağılmasın diye gözlerimi kapalı tutmuş bana sığınmasına izin vermiştim. Bu aralar en çok ihtiyacı olan şeydi çünkü benim onun yanında olduğumu hissetmesi.

Vurulan bendim ama canımın içi benden daha çok etkilenmişti bu durumdan. Gecelerce kabuslar görüp ağlayarak uyanıyordu, beni gördüğünde rahat nefes alıyordu. Yanında olmadığım an ise kabusun etkisinden çıkamıyordu.

Hastaneden taburcu olduğum o ilk zamanlar daha kötüydü. Her gece farklı kabuslar görerek uyanıyordu. Bunun nedeni tek ben de değildim, buraya geldi geleli çok fazla olay yaşamıştı. Hepsi üst üste geldiği için kaldıramamıştı, haklıydı da bunları her insan kaldıramazdı. Ama çoğu şeyin üstesinden gelmeyi başarmıştı. Ta ki ben yaralanana kadar.

Hiç unutamıyordum, ikimizin de izinli olduğu bir sabah erken uyanmıştım. Hazan'ı uyandırmadan yataktan çıkmış ve lavaboya giderek işlerimi hallettikten sonra mutfağa giderek ikimiz için güzel bir kahvaltı hazırlamak istemiştim. 

Yavaş hareketlerle, sessiz olmaya çalışarak sofrayı hazırladıktan sonra marketten ekmek almak için evden çıkmıştım. Sadece 10 dakika onu yalnız bırakıp eve geri döndüğümde odaları ağlayarak dolaştığını görüp ne yapacağımı bilememiştim. 

Ona doğru ilerleyerek adını seslendiğimde sesimi duyarak bana doğru gelmişti. Tüm vücudumu baştan aşağı süzdükten sonra derin bir nefes vererek gözlerini kapatmıştı. Gözlerini kapattığı an gözyaşları bir bir yanağına akarken eliyle yüzünü kapatarak yere doğru çömelmişti.

O an elimdeki poşeti hızlı bir şekilde vestiyere bırakarak yanına doğru koşmuş, yere dizlerimi koyarak onu kollarımın arasına almıştım. Yanında olduğumu hissettirmek için saçlarını okşamış, öpmüş, güzel sözler fısıldamıştım ama o hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etmişti. O ağladıkça benim içim yanmıştı. Kızarmış gözlerini gördükçe ona bunu yaşattığım için kendimden nefret etmiştim.

Hıçkırıkları arasında kabus gördüğünü söylediğinde bu kadar yıkılmasının sebebini anlamıştım. O andan itibaren içimden bir söz vermiştim. Ne olursa olsun onun yanında olacaktım, bir daha böyle bir şey yaşamaması için elimden gelen her şeyi yapacaktım. Onu bir daha böyle görmek kesinlikle istemiyordum. 

Şimdi yine aynısını yaşasın istemiyordum ama yorgundu, en azından güzelce dinlensin ve hazır bir kahvaltıya uyansın istiyordum. O yüzden göğsümde duran kafasını dikkatlice yastığa koyarak kollarının arasından çıktım. Üzerini örterek odadan sessizce çıktım. Saat başı odaya gelip onu kontrol edecektim kabus görüp de yine korkmaması için..

Hazan Vakti| Asker&DoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin