Hazan Vakti| 47

30.9K 2K 1.5K
                                    

🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim..

🖇️ Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen...

47.Bölüm

Hazan Eraslan Türkoğlu'nun anlatımından,

Silah sesleri, buraya geldiğimden beri duymaya alıştığım seslerden biriydi. Kaç kere bir çatışmanın ortasında kalmıştım saymıyordum bile. Bu sefer tek fark bu çatışmalara girmemin nedeni olan adamı biliyordum, Faruk Eraslan. Yıllardır neden beni arayıp sormadı, neden benden vazgeçti dediğim adamdı. O kendi ülkesinden vazgeçmişti benden mi vazgeçmeyecekti?

"Bizimkileri ara hemen." diyerek Hamza'ya seslenen Eray ile düşüncelerimden sıyrıldım. Silahını çıkartarak bana doğru döndüğünde tekrar sesini duydum. "Sakın başınızı kaldırmayın." başımı sallayarak Eray'ı onayladığımda Eray tekrar seslendi arkadaşlarına doğru. "Kapıyı açıp karşılık vereceğim."

Az da olsa yavaşlayan silah sesleri onların kapıyı açmasıyla hızlanırken gözlerimi sıkıca kapattım. Korkuyordum ama bana bir şey olmasından değil, yanımda beni korumak için görevlendirilmiş olan askerlere bir şey olmasından korkuyordum. Bir de bana bir şey olması durumunda Alparslan'ın hissedeceklerinden korkuyordum.

"Bizim tim yardıma gelecek ancak gelmeleri en az 20 dakika sürer. O zamana kadar karşılık vermemiz gerekiyor." dedi Hamza. 

"Mühimmatımız yeterse karşılık veririz." diyen Mert ile sıkıntıyla nefes verdim. Tek umudum bir an önce hiç kimseye bir şey olmadan bu işkencenin bitmesiydi. Neden burada olduklarını tahmin etmek zor değildi, muhtemelen beni istiyorlardı.

Eray, Mert ve Hamza onlara karşılık verirken koltuktaki çantamı alarak içinden telefonumu çıkardım. Alparslan ne olursa olsun gelirdi ve bizi kurtarırdı. Bir umut diğerlerinden önce gelirdi belki. Telaşla numarasını tuşladığımda bir süre açmasını bekledim ama telefon açılmadı.

Tekrar tekrar ararken telefonun açılmamasıyla içimdeki korkunun büyüdüğünü hissettim. Timden başka birinin numarasını tuşlayacağım sırada Eray'ın vurulduğunu gördüğümde elimdeki telefonu bırakarak ona doğru baktım. "Eray iyi misin!?"

Telaşla ona doğru seslenirken başımı kaldırmadan çöktüğüm yerden Eray'a doğru ilerlemeye çalıştım. "Gelmeyin buraya, iyiyim ben." diyen Eray ile birlikte korkuyla yutkundum. Omzundan burulmuştu, umarım ki kötü bir yere gelmemişti kurşun.

"Kardeşim iyi misin?" Mert'in sesini duyduğumda Eray ona hızla cevap verdi. "İyiyim, çok kalabalıklar. Mühimmat ne durumda?" Eray'ın hem gergin hem acı dolu sesiyle gözlerimi kapattım. İçimde kocaman bir suçluluk duygusu vardı. Bunlar benim yüzümden oluyordu.

"Bitmek üzere." diyen Hamza aile gözlerimi araladım anında. Umutsuzluk tüm bedenimi sararken Mert'in sesini duydum. "Sikeyim böyle işi." Arabaya tekrar girdiğinde elindeki silaha baktım, şarjörü bitmişti. 

"Taramalıyla gelmişler orospu çocukları." Hamza'nın sesiyle birlikte umudumu bir kez daha kaybettim. Onun şarjörü de bitmişti. Bakışlarım Eray'a kaydığında onun da şarjörünün bittiğini ve pes etmişlikle kendini yere bıraktığını görerek korkuyla yutkundum. Tim gelmezse biz ne yapacaktık?

Hazan Vakti| Asker&DoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin