GİRİŞ - MÜNFERİT

282 7 3
                                    

"Bazı insanlar kendi kendine iyileşmek zorundadır, işte bende o insanlardan biriydim. Ben bu hayatta Münferit olandım."

GİRİŞ

Yılın en soğuk aylarından birini yaşıyorlardı sanırım. Dışarısı insanın buz kesmesine sebep olacak kadar soğuk olmasına rağmen Deva yine tarzından ödün vermeyerek en şık etek takımlarından birini giymişti. Bugün babasından ona ve ablasına miras kalan şirket için önemli bir gündü. Çok önemli bir toplantıya katılacaktı. Deva, kendisini ne kadar yıkılmaz gösterebilir ve dik durabilirse şirketi o kadar çok önem kazanacaktı.

Ayna da son kez kendine bakarken son sekiz yıldır ne kadar çok şeyin değiştiğini düşünüyordu. Deva, babasının ilacı, çaresi, biricik küçüğüydü. Hep söz dinleyen ama bir o kadar kafasına koyduğu şeyi yapabilen biriydi. Çok mutlu bir ailede büyümemişti ablasıyla, evde hep annesi ile babası arasında bitmeyen bir çekişmenin içinde yaşayan iki kız çocuklarıydı onlar. Bu durumlarda aslında hep sinirlenir hep öfkelenirdi ama hiç dışa vurmazdı bu duygularını, içinde öfkesi büyür büyür onu ele geçirmeye çalışırdı ama kendini hep dik tutardı, küçücük durabilirdi ama aslında tam bir genç kız edası vardı onda.

Ablası...

Ah ablasını ne çok özlemişti. Kaç sene olmuştu görmeyeli iki, üç... Hatırlamıyordu ki, Esmer kendisini hatırlatmak isterse hatırlatırdı zaten. Evet ablasının ismi Esmer di, duyan herkesin çok şaşırdığı bir isimdi ama onlar artık bu duruma alışmıştı açıkçası.

Telefonun sesiyle irkilmişti Deva, düşüncelerine ara vermesi gerekti ve telefonuna gelen bildirime bakmaya makyaj masasına gitti. Kayıtlı olmayan numaradan bir video gelmişti. Başta açmamayı düşünmüştü ama merakına yenilerek videoyu açtı. Video da babası ve annesi vardı, başta her şey normaldi ama sonra... gözlerine inanamadı Deva, bu olamazdı, böyle bir şey mümkün değildi. Telefonu elinde daha fazla tutamamış elinden kayarak yere düşmüştü. İçindeki öfkeyi ilk defa kontrol edemiyordu, bu nasıl bir şeydi, aklı almıyor, gördüklerine inanmak istemiyordu. Ağlama nöbeti geçiyordu, kendini daha fazla odada tutamayarak son hızla arabasına gitti. Arabayı nasıl açtı, hangi ara hareket etti hatırlamıyordu sadece ağlıyor son hızla otobana sürüyordu.

Son hızla arabayı kullanırken aklında sadece gördüğü görüntüler vardı Devanın.

Ruhu parçalanmıştı, yaralanmış, kanadı kırık bir kuş gibiydi, içindeki öfke zehir olmuş kendisini yiyordu sanki. Araba devrini daha da hızlandırmıştı, çevresindeki kornaları duymuyor önüne çıkan arabaları son sürat geçiyordu.

İşte o an hiç olmayacak bir şey olmuştu.

Araba yoldan çıkmıştı ve bariyerlere çarparak Deva takla atmaya başlamıştı.

O SAATLER'DE....

Çok yorulmuşlardı ama bunca yapılan planların işe yaramış olmasına seviniyordu Esmer. Bir aydır bu görev için çalışıyordu, gecesi gündüze karışmış belki de bir aydır doğru düzgün uyku uyumamıştı bu görev için ama sonuç başarılı olmuştu.

Çok yorgundu Esmer fakat önce yüzündeki ve vücudundaki yaralara baktırması lazımdı, üç gündür dağdaki o şerefsizlerden işkence yiyordu ve yaraları vardı.

Esmer askerdi. Doğuda yüzbaşı olarak görev yapmaktaydı. Bu mesleğe girmek için çok çaba sarf etmişti, aile geçmişi bu mesleğe alınmada çok zorluk çıkarmıştı fakat o hiç vazgeçmemiş ne olursa olsun dik durmuş ve savaşarak sonucunu da çok güzel bir şekilde almıştı.

Üstündeki paçavralardan kurtulmuş ve eşofmanlarını giymişti şimdi bir revire uğraması şarttı. Odasından çıkmış revire doğru yürürken karşısına Avcı timinin yüzbaşısı Bora çıkmıştı. Hiç hoşlanmıyordu bu adamdan sürekli burnu havada, kendini beğenmiş bir tavrı vardı. Aslında ortak yönleri çoktu, nasıl oluyorsa.

Bora Esmer'i durdurmuş, "Gece timinin dünyalar güzeli komutanı Esmer hanımlar da buradaymış, duyduğuma göre operasyon baya başarılı geçmiş, tebrik ederim."

Bora kurduğu cümleden şimdiden haz duymaya başlamıştı çünkü Esmer' in köpürmesi gereken bir kelime kullanmıştı, "dünyalar güzeli" , eğer Esmer'i biraz tanıdıysa köpürmesine son beş saniye kalmıştı, bir, iki, üç, dört ve beş...

"Bora eğer bana bir daha dünyalar güzeli gibi saçma kelimeler kullanacak olursan, seni timinin önünde rezil ederim, duydun mu?" Esmer tam bir adım atacakken o an sanki kalbi durmuş, nefes alamayacak bir hale gelmişti. Birden yere kapaklanacakken Bora tutmuş ve kucaklayarak revire koşmuştu.

Deva.

Biricik kardeşi, bu hayatta onu tek başına bırakmış gibiydi Esmer. Hep acı çekti, o da acı çekmesin derken belki de fark etmeden en çok ona acı çektirmişti, bilemiyordu.

En son Bora'ya laf yetiştiriyordu hangi ara kardeşini düşünmeye başlamıştı, şuan rüyada mıydı onu da bilemiyordu. Kulağına boğuk sesler doldu, ne duyduğunu anlamıyordu, yavaşça gözlerini açmaya başlamış, ışık onu rahatsız etse de ne olduğunu anlamaya ihtiyacı vardı Esmer'in.

Karşısında Bora dikiliyor, tedirgin bir şekilde suratını inceliyordu. ''Bana böyle öküzün trene baktığı gibi bakmaya devam edeceksen Bora, git kendine başka tren bul'' ne diyeceğini hiç önemsemeden oturur pozisyona geldiğimde bu sefer revirdeki doktor bir şey demeye kalkacaktı ama bakışlarımla ne dememesi gerektiğini anlamış olacak ki usulca kenara geçmişti. Bora şaşkınlığını sürdürmeye devam ederken ben hiçbir şey olmamış gibi yaralarım için doktordan krem ve ilaç almış odadan çıkmıştım ama fazla uzaklaşamadan kolumu tutarak kendine çeviren bir Bora ile karşı karşıya gelmiştim bile.

'' Hiçbir şey olmamış gibi, sanki bayılmamışsın gibi kalkıp gidecek misin Esmer!''

Karşımda bana çılgınca bağırma hakkını kendinde bulmuş Bora' ya tek kelime etmeden dinlenmek için odasına yöneleceği sırada yanlarına nöbetçi askerin yaklaştığını görmüş ve durmuştum.

Tekmil verip, komutanın bizi çağırdığını söylediğinde hızla komutanın odasının yolunu tutmuştuk bile.

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin