Üniforması üstünde hastaneye doğru hızla koşan bir rütbeli görürseniz işte o, benim.
Han'ın telefonda söylediklerinden sonra hastaneye geleceğimi söylemiş ve telefonu kapattığım gibi hızla koşarak karargahtan çıkmış hastaneye gidiyordum.
Loya ve bizim başımız dertte ise Deva'nın da başı daha fazla belada demekti. Koşmaktan yorulmamıştım ama bana ağır gelen bu yüklerden artık çok fazla yorulmuştum. Daha on dakika önce beni seven adamın suratına asla onu sevmeyeceğimi haykırmış ve arkama bir dakika bile bakmadan ondan uzaklaşmış, şimdi de kardeşinin başına sardığım belayı öğrenmek için yanına gidiyordum.
Ah hayat bu bana karşı bu kadar acımasız olmaktan sıkılmadın mı?
Belimdeki silahı tutarak hastanenin önünde durmuştum. Derin derin nefesler alarak nabzımı düşürmeye çalışıyordum. Etrafta ki herkes ne yaptığımı anlamaya çalışan bakışlar atıyordu ama hiç biri ile göz göze gelmemeye çalışarak hastaneye giriş yapmıştım.
Hastanenin içindeki güvenlik beni görür görmez ayağa kalkmıştı.
"Yüzbaşım hoş geldiniz. Bir sorun mu vardı?" diyen adama bakışlarımı çevirmiştim. O da üniformalarım ile buraya gelmeme şaşırmış gibi duruyordu.
"Bir sorun yok, sen işine bak." Diyerek hastaneden içeri girmiş ve Han'ın odasına çıkmaya başlamıştım.
Odaya geldiğimde hızla kapıyı açmaya çalışmıştım ama kapı kilitliydi. Sertçe kapıya vurarak arkamı döndüğümde bana korkan gözlerle bakan bir hemşireye denk gelmiştim. Tavrımı birazda olsa yumuşatarak ona yaklaşmıştım.
"Doktor Han nerede?"
"Han b-be-bey, kafeterya da." Diyen kıza kafamı tamam diyerek sallayarak hızla aşağıya inmeye başlamıştım.
O kadar hızlı hareket ediyordum ki belimdeki silah sallanıp duruyordu ve sinirlerim iyice geriliyordu. Gözlerimi Han'ı ararken ondan önce Loya'yı fark etmem ile o tarafa yürümeye başlamıştım.
"Loya?"
"Esmer?" diyerek ayağa kalkan Loya'ya oturması için işaret yaparak geri oturtmuştum ve bende yanlarına sandalye çekerek oturmuştum.
"Kızım sen üniforman ile niye geldin, dikkat çekiyorsun." Diyen Han'a sinirle bakışlarımı çevirmiştim.
"Sen demedin mi başımız belada gel diye. Geldik işte, anlatın ne oldu?" diye sorduğumda ikisi de bakışmaya başlamıştı.
"SÖYLEYİN ARTIK!" diye çıkıştığımda ikisi de bakışmayı kesmiş ve bana bakmaya başlamışlardı.
"Esmer biliyorsun şirkette derin ve gizli araştırma yapıyordum."
"Evet Loya. Bir şey mi yakaladın?"
"Aslında tam olarak yakaladım denilemez. Yani birini buldum, hatta iki kişi buldum." Diyen Loya'ya devam etmesi için bakıyordum ama devam edecek gibi durmuyordu.
"Loya uzatmadan tek seferde söyle ne söyleyeceksen!"
"Esmer duyacağın isim seni yaralayabilir!" diyen Han'a bakışlarımı çevirmiştim.
"Han, söyleyin artık. Benim her yerim yaralarla dolu zaten ve emin ol yara almaktan daha fazla korkmayan birine dönüştüm."
"........."
"YETER SÖYLEYİN İSMİ!"
"Rafet. Rafet TOZLU." Diyen Loya ile olduğum yerde sarsılmıştım.
Kaç gündür ben bu şerefsizin adını duyuyorken, yıllarca aramışken şimdi de kardeşimin şirketinden çıkan isim yine bu şerefsiz miydi yani?
![](https://img.wattpad.com/cover/356525056-288-k372135.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜNFERİT
General Fiction"Bazı insanlar kendi kendine iyileşmek zorundadır, işte bende o insanlardan biriydim. Ben bu hayatta Münferit olandım."