19. BÖLÜM AŞK EŞİTTİR BEYAZ LALEDEN KEFEN

57 3 3
                                    


Bu Dünya da kaç milyon insanız?

Peki bu insan topluluğunun içinde kaçının ruhun da derin yaralar vardır?

Ruhumuzda derin yaralar taşıyan insanlardık biz. Her yarayı kendi elleriyle açabilen daha sonra kendi elleriyle gömebilen kişilerdik biz.

Açtığımız her derin yaranın kabuklanmasına izin vermeden daha derinlere işleyecek yeni yaraların müttefikleriydik biz.

Bunun sonu gelmeyecekti, bizler bu müttefikliği bozmadan ruhumuz huzura kavuşmayacaktı. Rengârenk akıp giden bu hayatın içerisinde solmuş gri rengin ta kendisiydik biz. Solmuş ve asla diğer renkler kadar canlı olamayacak soluk bir griden ibarettik.

Han'ın evimde herkesi şok eden gerçeği dillendirmesinin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Hepimiz gerçeklerin içinde yaşanmamışların sırtında yaşıyor gibiydik. Bir haftadır Kerem Albay ortalarda görünmüyor, Loya ile birlikte bizim göreve çıkma işimizi halletmeye çalışıyorlardı. Tim her sabah aynı saatte iştimaya devam ediyor, günün geri kalanı kendi görevlerinin başına geçiyorlardı. Bora ise tamamen bir soru işaretiydi.

Benimle aynı ortama bile girmeye tahammül edemiyor, bulduğu her fırsatı değerlendirerek benden köşe bucak kaçıyordu. Ortak olan işlerimizin takibini bile kendi yapmıyor Gökmen ile beraber evrakları bana ulaştırıyordu.

Ne diyebilirdim ki?

Haklıydı.

Onu defalarca incitmiştim, yüzüne karşı her seferinde onu istemediğimi haykırmıştım. Ama şimdi o yüzüme bakmıyor diye resmen ağlayacaktım.

Ahhh Esmer, hayır! Bunu sen istemedin mi?

İç sesim beni uyarmaktan asla vazgeçmiyordu ama onu dinlemek istemeyen dürtülerim ise savaş başlatmaya hazır gibi davranıyorlardı. Ne istediğime karar versem çok iyi olacaktı.

Ne istiyorsun Esmer?

Gerçekten ben ne istiyordum?

Bora'yı mı?

Geçmişimi mi?

Bora'ya karşı bir şeyler hissediyor olabilir miydim?

Elimdeki karton bardağı sertçe elimde bükerek yanımdaki çöp kovasına fırlatarak koridorun köşesinden dönüyordum ki aldığım darbe ile yeri boylamama saniyeler kalmıştı.

Postallarımın zeminde çıkardığı gıcırtı kulaklarıma ulaştığında, geriye doğru düşmeye başladığımı anladığımda gözlerimi sıkıca kapatarak yerle temasımı beklemeye başladım fakat saniyeler geçse de yerle temas etmemiştim. İçimde olasılıkları düşünürken belimde hissettiğim dokunuş ile doğrulmam ve burnuma dolan deniz kokusu ile karışık olan adaçayı kokusunu almam kısa sürmüştü.

Yere düşmeden beni tutan oydu. Gözlerimi açtığımda Bora'nın gözlerini bu kadar yakınımda beklemiyordum. Karadeliği andıran kap kara gözleri beni içerisine doğru çekerken onun da gözünü bile kırpmadan benim gözlerimin derinliklerine baktığını görmek beni heyecanlandırıyordu.

Pardon, heyecanlandırıyor mu?

Esmer kendine gel!

İç sesimin ortama girişi ile Bora'da beni doğrulttuğu gibi belimdeki elini çekmişti ve tek kelime bile etmeden yanımdan çekip gidecekken onu sol kolundan yakalayarak durdurma dürtüme engel olamadım.

"Bora?"

Bakışlarını önce kolunu tutan elime indirmiş sonra bana çevirmişti ama tek kelime etmemişti sadece bakmaya devam etmişti. Zar zor içime çektiğim nefes ile konuşabilerek,

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin