İnsan yaşadıklarından ders çıkarması gereken bir varlık olmalıydı.
Geçen günlerin, yılların, dakikaların hatta saniyelerin asla geri gelmeyeceğini unutmamalıydı. Gidenlerin arkasından ağlamaması gereken şeyler yapmamalı, gidenin arkasından içi rahat bakmalıydı.
Peki, bizler bunların hepsini yapan insanlar mıydık?
Bizler önümüze çıkan insanların kalplerini kırmaktan, ruhlarını yaralamaktan, günahlarını almaktan başka ne işe yarıyorduk ki. İnsanlar benim gözümde ikiye ayrılırdı; günahsızlar ve günah çıkaranlar.
Günahsızlar aslında bu hayata birlik oluşturmaya gelen saf, temiz insanlardı. Ama işte, bizler yani günah çıkaranlar zamanla bizlere örnek olacak günahsızları da kirleten varlıklardık.
Günahlarım vardı.
Herkesin olduğu kadar eminim ki benim de vardı. Benim iyiliğimi isteyen insanlara yaptıklarım, aslında benim için hareket edenlere kötü davranmalarım, asla doğrusunu anlamadan kalbini kırdıklarım.
Çok fazlaydı belki de.
Nietzsche Ağladığında kitabında Friedrich, Josef' e ne diyordu:
"Sadece kendinden kaçar insan. Unutma her an sonrasızca tekrarlanır."
Sonrasızca tekrarlanmak. Ne kadar derin bir anlamı vardı bu cümlenin. Yaşadıklarımızın veya yaşattıklarımızın asla sonrası yoktu, olmayacaktı.
Komutanım!
Komutanım!
Derinlerden bana seslenen bir ses duyuyor gibiydim. Başta ne olduğunu anlayamamıştım. Ses devam ettikçe kapanmış gözlerimi yavaş yavaş açmış karşımda nöbetçi ile karşılaşmıştım. Odamdaki koltukta uyuyakalmış olamazdım!
Hızlıca yerimden doğrulmuş askere bakışlarımı çevirmiştim.
"Haber mi var?" dediğimde asker kafasını onaylar şekilde sallamış ve ben odadan çıkarken oda arkamdan gelerek durumu bildirmeye başlamıştı.
Hava aydınlık olduğuna göre diğer güne çoktan geçmişiz Esmer!
"Komutanım, tim ile hala irtibat halinde değiliz fakat on dakika önce çevre köyden birinden ihbar aldık. Sanırım bizimkiler yaşıyor komutanım!" diyen asker ile olduğum yerde durmuştum. Hızla ona dönmüş elimle şaşkın ağzımı kapatarak,
"Yaşıyorlar! Yaşıyorlar mı? ALLAHIM ŞÜKÜRLER OLSUN!" diye sevindiğimde karşımdaki askerinde sevinçten gözleri dolmuştu. Elimi omzuna birkaç kere vurduktan sonra operasyonu takip ettiğimiz odaya girmiştim.
Odaya girdiğimde Kerem Albay ve Levent'in yüzleri gülüyordu.
"Komutanım doğru mu? Yaşıyorlar mı?"
"Yaşıyorlar Esmer Yüzbaşım, yaşıyorlar!" diyen Kerem Albay eliyle omuzumu tutmuş ve sıkmıştı.
Allah'ım şükürler olsun! Yaşıyorlar!
Levent üsteğmen bilgisayardan birkaç işlemi hallettikten sonra bize dönmüştü.
"Komutanım sahada ki tim yaklaşık beş dakika sonra bizimkilerin yanına ulaşacak." Dediğinde başımı sallamış ve yakındaki sandalyeye oturmuştum. Kerem Albay ile birlikte sessizce beş dakikanın geçmesini bekliyorduk.
"Esmer, emir komuta sende kızım. Ben yine burada olacağım ama sen direk iletişime geç." Diyen Kerem Albay ile Levent bana kulaklığı uzatmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/356525056-288-k372135.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜNFERİT
Ficção Geral"Bazı insanlar kendi kendine iyileşmek zorundadır, işte bende o insanlardan biriydim. Ben bu hayatta Münferit olandım."