Hata yapmıştım belki de.
Ama beni hataya sürükleyen yaşadıklarımdı, kalbimdi.
Bora'nın arkasından gidişini izlemiştim. Bana kırılmıştı ve haklıydı. Çok ağır konuşmuştum, ona fırsat tanımamıştım ama bilmesi gerekiyordu.
Ben bu yolda tek başıma olmak zorundaydım.
Bilmeliydi.
Ben bu hayatın münferidiydim, hatırlamalıydı.
Onun arkasından bende mutfaktan çıkmıştım. Salona girdiğimde herkesin yemek masasından şaşkın bakışlarla ayakkabısını giyen Bora'ya baktıklarını görmüştüm. Bora hızla ayakkabılarını giyiyordu ve Gökmen ona kalması için bir şeyler söylüyordu. Ben dediklerimden pişman değilmişim gibi hiç bir şey olmamış gibi o tarafa bir kere bile bakmadan yemek masasındaki yerime geçmiştim.
Birkaç saniye sonra da evin kapısının çarpıldığını duymuş ve Bora'nın gittiğini anlamıştım. Gökmen bir süre yerinde dikildikten sonra yemek masasındaki yerine geçmişti. Kısa bir süre kimseden çıt çıkmamış ve kimse ne diyeceğini bilememişti. Herkes bizim kavgamızı duymuştu, suratlarından belli oluyordu.
"Komutanım biraz ağır konuşmadınız mı?" diyen Asaf'a bakışlarımı keskin bir şekilde çevirmiştim ve susması gerektiğini o an o da anlamıştı. Ama susmaya niyeti olmayan birileri vardı yine de.
"Bence Bora Yüzbaşı hak etmişti." Diyen Cesur'a herkes şaşkınca bakmaya başlamıştı.
"Ne hak etmesi Cesur, ne saçmalıyorsun!" diyen Ali'ye Gökmen de katılmıştı.
"Saçmalamıyorum! O Esmer Yüzbaşıyı görevden çektirmedi. Hem de dolaylı yollarla! Hak etmişti ve bir rütbeli olarak ona o yaptığı yakışmamıştı!" diye Cesur'un sözlerine dayanamayan Ali, hızla oturduğu yerden kalkarak bağırmaya başlamıştı.
"O senin tim komutanın Cesur! Kendine gel yoksa ben seni kendine getirmeyi bilirim!" diyen Ali ile Cesur da ayaklanmıştı. Evimde kavga istemiyordum, hızla elimi masaya vurarak bende ayağa kalkmıştım, Balca yaptığım hareketle yerinden sıçramıştı ama sessiz kalamaya devam etmişti.
"YETER! İKİNİZDE KENDİNİZE GELİN! Ali haklı Cesur, o senin tim komutanın ve ona sırtını dönemezsin. O kendince haklı olanı yaptı ve bende kendimce haklı olanı yaptım, bu kadar!" diyerek ikisine de sert bakışlar atmıştım.
"Emredeniz komutanım!" diyerek ikisi de yerlerine geri oturmuştu.
Kimsenin yemek yiyecek iştahı kalmamıştı ve hepimizin keyifleri kaçmıştı.
Sessizliği Ayaz bozmak istemişti.
"Komutanım biz daha fazla rahatsızlık vermeyelim, kesenize bereket, biz artık kalkalım" Demişti.
Ayaz'ın sözleri ile iki tim de ayaklanmıştı, bende tamam anlamında başımı sallamakla yetişmiştim. Balca yanımdan kalkarak timi yolcu etmeye kapıya geçmişti.
Yorulmuştum ve yormuştum.
Elimi nereye atsam bir olay oluyor, pişmanlıklar, kızgınlıklar, üzüntüler peşimi bırakmıyordu. Timlerin komutanlarına tavır almasını istemiyordum. En kısa sürede Cesur ile konuşmam gerekiyor çünkü onu tanıyorsam bu düşünceleri değişmeyecek her türlü Bora'yı suçlayacaktı.
Bizler askerdik. Rütbemiz ne olursa olsun birbirimize sırtımızı dönmememiz gerekiyordu. Aynı uğur için canlarımızı ortaya koyduğumuz bu meslek, birbirlerine sırtını dönmüş askerlere yer vermezdi. Dikkatimi Balca'nın kızgın sesi bozmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜNFERİT
Fiksi Umum"Bazı insanlar kendi kendine iyileşmek zorundadır, işte bende o insanlardan biriydim. Ben bu hayatta Münferit olandım."