1.12

106 5 0
                                    

Heyy ahalii!
Ben geldimm, yeni bir bölüm yeni olaylar yeni açıklar :)
Sizleri seviyorum ve kendinize çok cici bakmanızı arz ediyorum❤️
Düzenlenecektir.

Dünkü neşeden eser yoktu yemek masasında, herkes başını yemeğine gömmüştü; Bartu asla konuşmuyor göz teması bile kurmuyordu, Alexte farklı değildi, telefonunda bir şeylerle uğraşıyor ardından yemeğinden bir çatal alıyor ve işine devam ediyordu.

Benimse tek göz teması kurmaya ihtiyacım olan kişi Bartuydu, yüzü olduğundan daha asıktı, mutsuz ve kederli duruyordu. "Bartu." Otoriter bir sesle Bartu'ya seslendim. Başını kaldırıp bir şey dememi beklerken konuşmama devam ettim. "Dışarı çıkalım mı? Hava alırız biraz." O an Bartu ve Alex ikilisinin gözleri kesişmişti, Alexten izin ister gibi bakıyordu. Alex benim oda hapsimi silmişti, fakat dışarı çıkma aşamasında mıydım? Bir fikrim yoktu.

Bakışmanın ardından Bartu başını bana çevirdi ve kafasını olumlu anlamda salladı. Bunun verdiği mutlulukla 32 diş gülümsedim ve masadan kalktım. "Afiyet olsun." Odama çıkıp üstümü değişecektim. Uzun süre olmuştu gezip tozmayalı, dışarıya hasret kalmak buna deniyordu, insan dışarıya hasret kalır mıydı? Alexin evinde dışarısı bir parmak izi kadar uzaktaydı, onuda asla açamamıştım zaten.

Üstümü giyinip aşağı indim. "Afra üstüne mont alsaydın, Ocak ayındayız." Bartu beni uyarmıştı fakat umursamadan omuzlarımı silktim. "Ben soğuğu severim."
Hangi götüne dayanarak bunu diyorsun Afra?

Alex salonda film izlerken bizde dışarı çıktık. Bartu nerden geldiğini bilmediğim Range roverın kapısını bana açarken bende gülümseyerek arabaya bindim. Havanın mükemmel olduğu söylenemezdi, ama kötüde değildi, bu yüzden bir Cafeye gidip kahve içmeyi tercih edebilirdim.

***

Uzun bir 'Nereye gidelim' polemiğinden sonra merkezde güzel ve ferah bir Cafe bulmuş oraya girmiştik. Denize bakıyordu, İstanbuldan sonra gördüğüm en güzel denizdi bu. Afra zaten Marmara denizinden başka deniz görmedin.

Siparişini verdiğimiz kahveler gelmişti, ben Latte söylerken o Filtre kahve almıştı.
Kahveleri daha içmeye başlamadan ne sohbet edeceğimizi düşünüyordum, Annesini sorup canını sıkmayacaktım, onun üzülmeye hakkı yoktu, o güzel kalbinde mutsuzluğa yer vermemeliydi. "Alexin adı neden türkçe değil?" Saçma sapan bir yerden girmiştim. "Alex Türkiye'de doğmadı çünkü, babam hepimize vereceği adı uzun uzun düşünmüş, Alex halkın muhafızı demek, babam onu hep yükseklerde gördüğü için bu adı vermiş. Hem Alex'in ikinci ismi Ares fakat kimseye kullandırtmıyor." Demek Alexin 2 ismi vardı, neden kullandırtmıyordu ki? Ares Alex isminden çok daha hoş dile geliyordu. "Peki senin ismin neden Bartu?" Bartu gülümseyerek cevapladı. "Anlamı Servet ve Varlıktır, annem babama aslında tüm servetlerinin çocukları olduğunu söylermiş ben doğmadan önce. Düşünmüşler ve böyle bir isim koymuşlar." Bartunun annesinin ne kadar romantik ve sevimli bir kadın olduğunu görmeden ve tanımadan hissetmiştim, belki şuan çocuklarıyla beraber mutlu bir hayat yaşayacaktı fakat teşkilata kurban gitmişti... tıpkı benim annem gibi.

"Bartu." Bartu sigarasını yakarken 'hmm' gibi sesler çıkarıp yüzüme odaklandı. "Gökalp Tekin hakkında ne biliyorsun." Bartu iyice düşündü, ya o ismi hatırlamaya çalışıyordu, yada hakkında bir şeyler hatırlamak için beyninin ücra köşelerini kurcalıyordu. "Tam bir götveren olduğunu biliyorum." Bartunun dediği boşluğuma geldiği için küçük bir kahkaha attım, çok ciddi bir ifadeyle böyle bir cümle kurmuştu. Oda gülüyordu ve gülüşü çok güzeldi, insanın her gün Bartu gülüşünden en az 1 doz alması gerekiyordu. "O adam dolandırıcı, zamanında annesini bile dolandırarak büyük paralar kırdı ve iş adamı oldu. Ama adam olamadı. Parasıyla insanların gözünü kör etti." İşte bu! O adam bu adamdı. Annemin katili, suçlarının üstünü parasıyla örten bu ibineydi.

DENEK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin