Yüreğinde büyümesine izin verdiğin duygular. Parmakların kapılarını aralar. Kolların bir kuklanın eseri, iplerin ellerinde kişinin. Sonuna adımlamaya başladın oyunun perdesinin.
18. Bölüm; Yürekte büyüyen zehir.
İsabel LaRosa: Older.
Birkaç yıl önce terk etmişti ayaklarım gerçek evini. Belki de tam terk etmek denmezdi bu gidişe, ama içimde saklı bir yer biliyordu daima bu gidişin içinde birçok şey barındırdığını.
O zamanlarda kalbime saplanan iğnelerin çoğu lisede gördüğüm çocuk olmuştu. Bir umutla aydınlatmıştı gençliğimin yolunu, sonra alıştığım ışığı söndürüp o yolda yapayalnız bırakmıştı beni.
Terk edilmiştim. Bir mesaja bile layık görülmeden.
Yasını tutmak benim işim değildi. Kimsenin arkasından ağlayacak değildim böyle şeyler yaptığı için, ama o kırık ve kül olmuş duygu yığını sızlatıyordu olduğu yeri bazen. Çünkü gençliğinizden yediğiniz ilk ve tek darbe, ömür boyu sızısı kalacak bir yaraya dönüşür her geçen saniyede.
Tek sebebi bu değildi. Nehir, evde yaşadığı her şeyi bana anlattığında, karanlıklarımın biriktiği evin duvarları üstüme gelmeye başlamıştı. Annesi Nehir'in varlığını unutmuştu, ben ise biriken karanlıkta boğulmaya başlamıştım.
Ardından bir gece, bu hislerimin çoğalıp, şah damarıma kadar geldiği o gece bir rüya gördüm. Sınır çizgisi vardı ve biz koşuyorduk. Sınır çizgisine kadar olan, bizim koştuğumuz her yer karanlık ve canavarlarla doluydu. Sonra biz yarışı kazanıyorduk. Sınırı geçiyorduk. Önüme baktığımda, daha önce görmediğim güzellikte denizleri ve doğanın saklanılan parçalarının ortasında olduğumu görmüştüm.
Kader çağırmıştı.
Ben ise gelmiştim.
Hayatımda ilk defa bu kadar huzurlu bir uykunun kollarında olduğumu hissettim olduğum yerde kıpırdanırken. Sıcaklığını bedenime paylaştığı varlığı, eski yaramın olduğu kabuğu sızlatıyordu. Onu itmek ve bir daha hiç yaklaşmamak istedim.
Ve ben o akşam, göreceğim kabuslara kendimi hazırlayamayacak kadar yorgun düşmüş bir şekilde eminken, çiçekli bahçelere gitmeyi hiç beklememiştim.
Yorgunluğumun üzerimden alınmasına engel olan kabus korkusu bu bedenin himayesi altındayken peyda olamamıştı ruhumun derinliklerinde kalmış zelzeleye bile.
Uyanmak istemediğim kadar aydınlık diyarlardaydım. Biliyordum ki asıl dünya gözlerimi açtıktan sonra olacaktı. Çünkü aydınlıktan uyandığım karanlık, günlerdir göz ardı etmeye çalışıp, tekrardan kendime hatırlatmak istemediğim o kelimeyi sunuyordu bana; Vazgeçilen.
Uyan Doğa.
Kendi cennetini yaşadığın hayatında yarat.
Gözlerimi araladım. Uzun süredir uyuduğumu dinlenmiş bedenimden anlayabiliyordum. Üzerimde bir uyku mahmurluğu varken yüzüme günün ışığı vuruyordu. Bir süre boş bir şekilde ayılmanın getirdiği zamanla duvara baktım. Arkamda hissettiğim beden ise dün kalbimde yarım bıraktığım gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehribarın Harfleri
FantasyKaranlığın cehenneme çizdiği yol kalpten geçer. Hayatlar dağılır etrafa, Hareler ve içinde saklı mazi gerçekleri koyar ortaya. Artık ihanet seni yaşatan hayatının ta kendisiydi. Hayatın sana ihanet ederken ruhunun bile vicdanından bir parça kesilmed...