11. Bölüm: ''Kahramanların Ölüme Başkaldırısı''

51 7 2
                                    







İyi okumalar.






11. Bölüm: Kahramanların ölüme başkaldırısı

Jeremy Zuckerman: The Rules


İnsanın bırakamayacağı o nefes, yaşama bağlayan tek araç

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




İnsanın bırakamayacağı o nefes, yaşama bağlayan tek araç. Gitmez sanırsın, tutunursun sığınağına. Yalan. Sana olmayan gücünün yalanını söylediler kız çocuğu.







O gün bu gün. Dünya boyunca, hayatının tamamıyla, öleceğin günü beklersin. İnsanların seni toprağın altına bıraktıkları zaman, birkaç saat sonra kaybolmalarını izlersin. Katilini merak edersin.

Ama o kişi yoksa, Azrail mi olurdu suçlu?

Yapma, dedim içimden. Yapma bunu bana. Yetmedi mi bir kere denediğin. Ölmek istemiyorum işte, yapma!

''L-lüt-fen.'' dedim artık çıkmayan sesimle. Soluğum boğazımda takılı kalıyordu. Aşağı inemiyordu. Ve saydığım buçuğun çoktan vakti dolmuştu. Tik, tak. Zaman dolmuştu.

Gelmemişti. Gelmemişlerdi.

Bulanık görüşüm karardı, ellerim boğazımdan yanlarıma düştü. Ayaklarım artık beni taşıyamadığını söyleyip, kendini serbest bıraktı. Bilincimse, çocukluk seslerimde kaldı. Bedenimin sertçe yere düştüğünü ölmeden bir kaç saniye önce hissedebilmiştim.

''Korkak değilim ben Anne!''

''Açın kapıyı ne olursunuz!''

Tamamıyla mezar taşına selam vermeden hemen önce neredeyse kapanmış bilincimin bile beklemediğim bir şey oldu. Kafamı yere çarptığım an sırtımı bir soğuk sıvıda buldum. Hata bilincimin yettiği kadarıyla bir su birikintisinin üstüne düştüğümü anlamıştım. Boğazımdaki soyutluk bu sırada geri çekilmiş ölmeme salise bile kalmadan nefesimi tekrar bana geri vermişti.

Sertçe öksürdüm. Suyun soğuk derecesini sırtımda hissederken öyle bir nefes çektim ki içime, sanki bir daha alamayacakmışım gibi. Doğrulamıyordum yattığım yerden, sadece nefes alabilmekle uğraşıyordum. Çok hızlı nefes alıyordum, delice öksürüyordum. Yaşıyordum. Ya da sadece ben öyle sanıyordum.

Ölmek böyle bir şey miydi?

Karanlık, öldürür gibi yapıp öldürmemişti zihnimi. Ya da bu karara varmak için çok erkendi henüz. Uzun süren dakikaların sonunda nefes hızımı kontrole sokabilmiş değildim. Ama ıslanmış elimi boğazıma götürecek gücü bulmuştum kendimde. Soluklarım kesik kesikken, tekrar nefes alabilmenin şansını taşıyordum üzerimde.

Boğazım yanıyordu. Son gücümü kullandığım bağırışlarım ve konuşmalarım şu anda boğazımı yakıyordu. Gözlerimi de açamıyordum. Kendime gelmem uzun sürecekti.

Kehribarın HarfleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin