14

432 41 24
                                    

Merhabaa! :) Yine uzun ve olaylı bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Sizden tek istediğim oy ve yorum :) Ama yorumlarınızda lütfen gelecek bölümde olabileceğini düşündüğüz şeyleri benimle paylaşın. Kafanızda neler canlanıyor fazlasıyla merak ediyorum! Keyifli okumalar diliyorum hepinize! :)

Multimedia : Arsen

Playlist : Lucia - Yours

Bazı acılar size şükretmeyi öğretir. İyi ki yaşamışım derseniz hemen ardından. İyi ki gerçeklerle çok geç olmadan yüzleşebilmişim.

Bazı acılar sizi güldürmeyi başarır. Belki zaman geçtikten sonra başarırsınız gülmeyi. Ama gülersiniz, hem de kahkahalar atarak. Çünkü acınızın aslında gerçek bir acı değil, anlık bir duygu patlaması olduğunu anlarsınız.

Bazı acılar ise sadece acıtır. Hepsi acıtır aslında ama acıdan sonra bir duygu yoğunluğu yaşayazsınız. Acınızı çeker, gözyaşınızı dökersiniz ve kalbinizin kırık parçalarını biriktirdiğiniz kara kaplı defterinizin arasına sıkıştırırsınız yaralı bir gül misali.

Bazı acılar ise o kadar çok büyük yangınlar çıkarır ki yüreğinizde, onu çekip atamazsınız. Vücudunuza yayılır bir virüs gibi. Acı yayıldıkça genişler, harmanlanır. Sonucunda en net, en korkunç, en ulaşılması ve çekip atılması zor duyguyla zehirler sizi. Nefretle.

Ve ben onu gördüğüm anda acının kapılarını sonuna kadar aralamış, beni nefretle zehirlemesini beklemiştim büyük bir hevesle.

Çünkü onunla mücadele edebilmek için bu duyguya fazlasıyla ihtiyacımın olduğunun bilincindeydim.

Barlas'ın gözündeki şaşkınlık bulutları yavaşça kaybolurken yerini tehlikeli fırtınalara bırakmıştı. Ama üzerimdeki kalın bir hırsla örülmüş nefret kalkanı beni özgüven ve kararlılıkla besliyordu.

O benim kolumu kavramak için bir girişime başvurmuşken o ulaşamadan kolumu geriye doğru savurdum.

"Konuşmamız lazım. Beni takip edersen iyi olur."

Gözlerinin derinliklerine bakmadan kurduğum kararlılık kokan cümlem ile Barlas neye uğradığını şaşırdı. Bunu olduğu yerden birkaç adım geriye sendelemesinden ve dudaklarının hafifçe aralanmasından anlamıştım.

"Ne saçmalıyorsun Arsen? " Tükürürcesine söylediği sözlerin normalde bende soğuk duş etkisi yaratması gerekirken beni bir nebze bile korkutamıyordu.

Arkamı döndüm ve "Peki, işime geri dönüyorum ben de o halde." dedim umursamaz tınıların hakim olduğu ses tonumla.

Barlas'ın nereye gittiğimi kestiren anlık duraksamasından sonra adım seslerini arkamda hissedebiliyordum. Rahat adımlarla çalıştığım bölüme doğru ilerlerken Barlas'ın sadece beni takip etmesi garip gelse de avını gözleyen bir akbaba gibi sessizliğimi koruyorum. Etrafımızdaki insanlarsa şok olmuş yüz ifadeleriyle sadece bizi izliyor ve korkarak ikiye ayrılıp bize yol veriyorlardı.

Sonunda içkilerin bulunduğu kısma ulaştığımda Barlas bana müdahale edip daha önce keşfedemediğim barın yan tarafındaki gizli bir bölüm gibi duran bir kapıdan içeri sokuyordu. Sonra ise vücudumu sert bir hamleyle duvarla buluşturup üzerime çullanıyordu.

"Senden hangi lanet olasına gün kurtulabileceğim! Ben senden uzak durdukça dibimde bitiyorsun ! Bela mısın!"

Her ne kadar saçma bir karşı koyum olsa da ellerimi göğsünde birleştirerek sert bedenini uzaklaştırmaya çalışıyordum. Gözlerine bakmadan "Bela falan değilim! Sadece burada çalışmak istiyorum! Sana da meraklı değilim! Yalnızca paraya ihtiyacım var! " diye bağırıyordum.

KARANLIK GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin