Not; Önce ki bölümde bir şeyler düşünmüştüm ama beni zora sokacaktı o yüzden beklediğiniz senaryo değilse şaşmayın.İyi okumalar...
(Bu arada bölüm baya uzun, mutlu olabilirsiniz)
Tony Stark, eğer bu kadar hırpalanmış ve neredeyse ölmüş olmasaydı New York boyunca düzenlenmiş geyik boynuzu avına çıkmakta sorun bulmayabilirdi.
Ancak Stark kulesine bozulmanın eşiğinde olan zırhı ile giderken bile, beyni az önce yaşadığı deneyimin baş döndürücülüğünün etkisiyle ağrıyordu. Ve hatta hakkında pek çok uyarı aldığı o uykusuzluğu, parmak uçlarının donmak üzereymişcesine titremesini durdurabileceği anlamına geldiğinden, anında yerini bitkin ve rüyalarına kavuşabilme uğruna saçma kararlar alabilecek umursamaz bir kişiliğe bırakmıştı.
Ya da kısaca, Tony yorgundu ve dinlenmek istiyordu.
Bu yüzden, diğerleri Loki'nin nereye kaybolduğunu bulmaya çalışırken o bugünlük paydos ediyordu. Zaten perişan haldeki bu zırh ve içindeki kostüm kadar olmasa da oldukça yaralı beden nerede olduğu hakkında hiçbir bilgi olmayan o Tanrı'yı bulmakta nasıl yardımcı olabilirdi ki? Ayrıca o zeka bakımından fena birisi değildi, muhtemelen savaşın sonlarına doğru kaybedeceğini ya da bu tür bir şeyi anlayıp başka bir gün geri dönmek üzere kaçmıştır.
Gerçi kaçacak neresi kalmıştı? Asgard'ın kapıları ona sadece bir daha serbest bırakmamak koşuluyla açılırdı ve dünyada bunca kaybın arasında hangi ülkeye kaçarsa kaçsın yine de hoş karşılanmayacağını belirtmeye bile gerek yoktu.
Tony, Loki'nin nerede olabileceği hakkında biraz daha düşünmek istesede, bir kaç dakika önce çok daha küçük gözüken kulesi sonunda gerçek, devasa boyutuna ulaşmıştı, her şeyi boş verip uyuyabilecek olmasına sadece bir kaç dakika kaldığı anlamına geliyordu bu.
Zırhın gücü yavaşça, üstündeki tüm parçaları ustalıkla çıkartan platforma ulaşmak için azaldı, azaldı, azaldı ve durdu.
Milyalder, indiği yolda hasarlı parçalar bedeninden nazikçe koparılırken ses çıkartmadan oldukça sakince ilerledi, kimseye gösteriş yapması için belli bir neden olmadığında kendi kendine o kadar havalı davranmaya gerek duymuyordu.
Evinin içinden gelen yorgun ve tanıdık ses onun tek başına olmadığını ve hala rahatlamasının imkansız olduğunu gösteriyordu.
"Teşekkür ederim, daha iyi bir fikrin va-"
Bu, "Spider-man?"
Tony, iki olası düşmanla konuşma sırasında zırhına sahip olma şansının içine ettiğinin farkına sonradan varacaktı.
"Mr. Stark?"
Hala tam olarak içeriye girememiş olduğundan adımlarını hızlandırdı, sağ elinde hiçte sağlıklı görünmeyen bir yanıkla endişe içinde dikilen kırmızılı genç ile oldukça dağınık görünümlü -ve ilk başta orada olması taktiksel açıdan çok saçma olan- Tanrının kalçasını koltuğuna hafifçe yasladığı odaya girişi muhtemelen istenilenden daha kısa sürdü, havadaki gerginlik ortamı bunu basitçe anlatıyordu.
"Gerçekten..." Adam elini anlına koyup derin bir iç çekmemek için kendiyle savaşırcasına nefes aldı. "Güven için ikide bir düşmanla şüpheli görüşmelere son vermen gerek."
Genç, kendini dinletmek isteyen birinin tavrı olarak kollarını büyük jestlerle açtı. "Bu sefer açıklamam var!"
"Öyle mi?" Dahi, hiç acele etmeden üst kattaki yerinden merdivenlere ilerledi. Bu konuşmayı uzaktan bağırarak yapacak kafaya en azından şuanda sahip değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Saçmalıkları (Düzenlemede)
Fanficİşte tam o anda bir farkındalık ona çarptı. Şu anda kucağında bulunan şey, altı adet sonsuz güce sahip taşla süslenmiş olan eldiven, herşeyi düzeltmesine yardımcı olabilirdi! Tüm ölümler engellenebilirdi! Ve böylece, yazarın öylesine yazdığı bu gari...