Bölüm 3- On Dört Saat

11.3K 1.1K 637
                                    

Keyifli okumalar...

"Düştü mü ateşi?"

"Söylemek zor" dedi bir kız, yanan gözlerimi hafifçe araladığımda görüş alanıma ilk giren şey dizime kadar yırtılmış olan kotum oldu. Kaşlarım varla yok arası bir mimikle çatılırken, bileğimdeki kanlı sargıya baktım. Esmer kız kasıklarıma doğru uzanan izlere dokundu. "Kurşun izi mi bunlar?"

Suratımı buruşturup gözlerimi kapattım, kafam sağa doğru düşerken bulanan midem ile kısık bir sesle inledim. Kusacak gibi hissediyordum. Birisi kafamı düz çevirip elini çeneme bastırdı ve alnımı geriye doğru yatırdı. "Şoka girer mi?"

"Solunum yolu açık" dedi, birbirine geçmiş gözlerimi aralayabildiğimde suratıma doğru eğilmiş yüzün hatlarına baktım öylece bir kaç saniye. Geniş burun kemerinin üzerinde gördüğüm seyrek çillerle ayılır gibi oldum, dikkatim bulanan midemden oraya kaydı. Gözlerim açık mavi gözlerine çıkarken başımı tutup iyice geriye yatırdı ve çenemi yukarıya doğru kaldırdı. Gözleri gözlerime indiğinde bir eli çenemdeydi hala. Kaşları çatıldı. "Babür, bacağındaki ateli düzelt"

"Komutanım..." dedi isteksizce itiraz ederek. "Ben bu şerefsize elimi sürmem"

Kafası inanılmaz bir hızla soluna doğru dönerken "Babür!" diye öyle gür bir sesle bağırdı ki sesi ilk önce oyukta daha sonra dağda yankılandı sanki, suratımı buruşturup kafamı yine sola doğru çevirmeye çalıştım, elinin baskısından dolayı kafam dümdüz bir şekilde durmaya devam etti. "Sana söylediğimi bir kere daha ikiletirsen o formayı anca asker uğurlamasından karşılamasına görürsün"

Bir kaç saniyelik sessizliğin ardından isteksiz bir sesle "Emredersiniz komutanım" dediğini duydum, bacağımın yanına çöktüğünü gördüğümde gözlerimi kısıkça açıp ona baktım. Ateli sertçe tutup düzelttiğinde acıyla inledim, dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Emin" dedi daha sonra. "Gel başını sabit tut"

Suratımdaki sıcaklık kaybolurken bana bakmadan oturduğu yerden kalktı, onun yerini Emin dedikleri adam doldururken bana bir an olsun bakmadan sert bir tutuşla başımı az önce o adamın yaptığı gibi geriye doğru yatırdı. "Fedai, söndür ateşi"

"Babür, gel lan. Ayakların lazım"

"Lan gavurun..." derken ayakta duran komutanı ile bakıştı. Dudaklarını birbirine bastırdı ve dişlerinin arasından "Şakanın sırası mı devrem"

"İstirham ediyorum Babür, başka türlü sönmez bu ateş"

"Siktirtme istirhamını bana" diye tısladı. Ateşin başındaki adam gülerek söndürdü ateşi. Etraf anında kapkaranlık olurken istemsizce gözlerim büyüdü. Oyuğun dışındaki koyu gökyüzünden içeri yansıyan ayın ışığı dışında hiçbir ışık yüzmesi yoktu. Neden ateş yakmışlardı? Burayı bulurlarsa ne olacaktı?

Bana ne olmuştu? Uyuyakaldığımı hatırlıyordum sadece. Öylece oyuğa yansıyan dolunayın ışığına bakarken çok geçmeden vücudumdaki ellerin hissi gitti. Birisi geri çekilirken bacağıma sertçe vurduğunda acıyla inledim tekrar.

"Babür" dedi o adam bıkkın bir ses tonuyla. "Gidin uyuyun bir kaç saat"

Aralarında geçen ufak çaplı siz uyuyun tartışmasından hemen sonra Komutan'ın dediği oldu, kimse tekrar karşı çıkmazken karanlıkta edilen kısık muhabbet sesleri çok geçmeden kesildi. Oyuğun önünde ileri geri yürüyen adamın gölgesini, karanlık bedenini izledim öylece. Kaç dakika orada yürüdü bilmiyorum, belki bir saat belki iki saat girmedi içeri.

leyl vaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin