Bölüm 13- Isırık İzi

13.2K 1.3K 1.3K
                                    

Birazdan oldu hemen attım bölümü. Keyifli okumalar...

✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aralık kapının ardından bize bakan adamı büyüttüğüm gözlerimle izlerken yattığım yerden yavaşça kalktım.

Yıldıray silahını indirirken en az benim kadar şaşırmış duruyordu. "Komutanım?" diye sordu anlamıyormuş gibi. Ama generalin tek baktığı kişi bendim.

Yıldıray hızla yattığı yerden kalkarken General odaya girip aralık dudaklarıyla suratıma baktı. Koşmuş gibi nefes nefeseydi, boğazı kıpkırmızı kesilmişti. Üzerinde tüm düğmelerini açtığı üniformasına baktım.

Ufak adımlarla yanıma adımlamaya başladığında yutkunup ayağa kalkmaya çalıştım. Yıldırayın bir adım arkasında ayakta durduğumda General tam önümde durup bir kaç saniye öylece suratıma baktı.

Birden parmakları bileğimi kavradı, beni odanın dışına doğru sürüklerden "Orada kal Yıldıray" dedi, gözlerim bir anlığına arkamızda dikilen mavi gözlü adamda durdu. En az benim kadar o da ne olduğunu anlamamıştı.

General benimle beraber hastanenin koridoruna çıktığında nöbet tutan askerler anında sağa sola ayrılarak bize yol verdi. Asansörü es geçip merdivenlere yöneldiğinde çıplak ayaklarıma baktım çatık kaşlarımla.

Yürümeyi kestiğimde beyazı kıpkırmızı olmuş gözlerini bana çevirdi. "Kolumu bırakır mısınız?" diye sorduğumda konuşmadan suratıma bakmaya devam etti. Gözleri ayaklarımda durdu, gözlerini kapatıp bir kaç saniyeliğine nefeslendi.

"En azından..." diye mırıldandığımda tekrar gözlerime baktı. "En azından nereye gittiğimizi söyleyin?"

Yine tek kelime etmeden üzerime doğru adımladığında korkuyla yutkundum. "Daha tam iyileşmedim" dedim içime kaçmış gibi çıkan sesimle. "Eğer hücreye geri götürecekseniz..."

Ben cümleme devam edemeden bir kolunu bacaklarımdan geçirip vücudumu kucağına aldığında bir elimle istemsizce omuzunu tuttum. Yüz ifadesi o kadar öfkeli duruyordu ki ağzımı açmaya o an cesaret edemedim, dudaklarımı birbirine bastırıp merdivenlere baktım.

Ağırlığım hiçbir şeymiş gibi merdivenleri çıkmaya devam ederken kalbinin atışını hissedebiliyordum. Ya çok hızlı atıyordu ya da ben korkudan gümbür gümbür atan kalbimle karıştırıyordum.

Burnunu bir kaç saniyeliğine saçlarımın arasında hissettim, kaşlarım çatılırken başımı hafifçe kendime doğru çektim. Zar zor yutkunurken bir odanın önünde durdu. Ayağıyla iki kere sertçe kapıya vurdu, çok geçmeden kapıyı bir doktor açtığında hızla içeri girip beni sedyeye bıraktı.

Uzaklaşmadan yanımda durmaya devam etti. "Hemen halledelim şu işi" dedi, sesi bağırmaktan kısıklaşmış gibiydi.

Doktor anında kafasını salladığında General kolumu tuttu, irkilip ona baktığımda hastane kıyafetinin kolunu dirseğime kadar kıvırıyordu. Gözleri kollarımdaki geçmek üzere olan morluklarda durdu.

leyl vaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin