Bölüm 4- Gökyüzüne İki Adım

11K 1.2K 538
                                    

Arkadaşlar anlamadığınız niye o kadar çok şey var delirtmeyin beni HAMZJSMZJSÖZJSKS neyse durun çözücez şimdi...

İlk olarak kitap günümüzde geçiyor, gazeteci olayı da gayet basit aslında bir Türk gazetecisi kaçırılıyor daha sonra bizim tim'in amacı gazeteciyi kurtarmak bu yüzden sınır dışına çıkıyorlar, Merve'de o kaçırılan gazetecinin ekibinden başka bir gazeteci gibi davranıyor içeri sızabilmek için.

Mahi, yani Yaman ile Komutan'ın arasındaki yaş farkı biraz fazla olacak ama yok olmaz öyle Simay yaş farkını azalt, öf pöf ederseniz de yapacak bir şey yok yani aralarındaki yaş farkı biraz fazla. Yaman 18 yaşının sonlarında, Komutan'da otuza merdiven dayadı.

Keyifli okumalar...

✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oturduğum taşın üzerinde ayaklarımı boşluğa doğru sallandırmış, batan güneşin ardında bıraktığı kızıllığı izliyordum. Güneş tekrar doğduğunda inecektik dağdan. Gazeteci kurtulacaktı, Helin kurtulacaktı, ben... beni öldürmezdi Kovan ama ne yapardı onu da bilmiyordum. Helinde olmayacaktı yanımda, ben ne yapacağım diye düşünmekten başıma ağrılar giriyordu.

Yanımda nişancı tüfeği ile menzillenmiş konuşmadan etrafa bakan adama baktım. Canım çok sıkılınca çıkmıştım taşın üzerine, hiç konuşmuyordu ama.

Derin bir nefes alıp tekrar önüme döndüm. Aşağıya doğru sallanan bacaklarıma baktım, kotum yırtıktı hâlâ. Elim yüzüm ne haldeydi kim bilir, ama bacağım çok ağrımıyordu artık. Omuzuma yapıştırdıkları şeyden dolayıydı sanırım, saati geçtiğinde ağrı başlıyordu. Yanlış dikiş uygulanan bacağımın enfeksiyon kaptığını söylemişti Merve.

"Adın ne?"

Duyduğum soruyla kafamı çevirip ona baktım. Bana bakmıyor hala dürbün ile dağlara bakıyordu. "Mahi" dedim.

Kafasını hafifçe geri çekip koyu kahve gözlerinin ucuyla bana baktı, burnunu sertçe çekip kafasını ağır ağır salladı ve tekrar önüne döneceği zaman "Senin?" diye sordum merakla, benimle konuşması hoşuma gitmişti. Cevap vermeyeceğinden korktuğum için soru sormamıştım, merak ettiğim çok şey vardı.

"Emin" dediğinde kaşlarım havalandı. "Ne demek?"

"Güvenilir" dedi ama ilgisi bende değildi.

En azından konuşuyordu, dakikalardır beni yok saydığı için burada olduğumu dahi farkında değil sanmıştım. Tekrar sessizliğe gömüldüğünde bende önüme döndüm. Hava kararana dek orada öylece oturdum, Emin bir daha benimle konuşmadı. Omuzumun üzerinden oyuğun içine baktığımda duvara yaslanmış bir şeyler düşünen adamı gördü gözlerim ilk önce. Ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerini gözlerime çevirdiğinde yutkunup tekrar bakışlarımı çevirdim.

"Yine böyle oturuyordun" dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım. Dudakları kıvrılır gibi oldu. "İki dakikada bir dağlara bakıyordun orada olduğumu biliyor gibi"

leyl vaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin