36: hayır

194 22 55
                                    

Naber

Bu bölümü kardeşimin açtığı kına müzikleri eşliğinde yazıyorum (kardeşim iyi değil)

___

"Hyunjin? Neden geldin?"

Hyunjin gecenin dördünde benim evime baskın yapar gibi gelmişti. "Hiç" İkiliden ayrıldığımı WhatsApp grubundan ikisine de belli eden kısa bir mesaj atmış ve gruptan çıkmıştım. Henüz yarım saat bile geçmemişti ki Hyunjin evime gelmişti.

Hadi ama bir Jeongin, bir Hyunjin. Ne oluyor burada?

"Seni son kez becermek istedim..."

gözlerim şaşkınlığımı belirtir bir şekilde açılmış ve üstúne çullanan adamın alkol kokması nedeniyle sarhoş olduğunu anlamıştım. Zaten götü başı ayrı oynuyordu geldiğinden beri. Siktir Hyunjin, uzak dur.

"Hayır istemiyorum..."

Hyunjin'i sert bir şekilde kapının dışına itince bana ters bir şekilde bakmış ve gözlerine o korkutucu ifadesini yerleştirmişti. Hyunjin, bana dokunmasına alıştığım biriydi. Tecavüz etmesine değil...

"Hadi ama Felix, ikimiz de orospunun teki olduğunu biliyoruz. O oyuncaklar baş kanıtı."

Jeongin, o söylemiş olmalı. "Orospuysam orospuyum. Bu istediğime dokundurtma hakkını elimden almıyor. Gider misin?"

Kalbinin hâlâ bu adam için attığına üzülmem mi gerekiyordu? "Hmm bir düşüneyim." Nefesimi tutmuş sadece ona bakıyordum. "Düşündüm. Hayır." Kapıyı suratına çarpmak istediğimde ayağını oraya koymuş ve kapıyı sertçe açarak içeri girmişti. Hyunjin benden oldukça cusseli biriydi ve aynı zamanda spora gidiyordu. Hiçbir şekilde ondan kurtulamıyordum.

Geri adımlarla içeri gidip elime küçük barın üstündeki bıçağı aldım. "Bana yaklaşma, öldürürüm."

Alay bir şekilde gözünü devirdi. "Hıh, yapabiliyorsan yap. Benim Hyunjin olmadığımı, aşık olduğun adam olmadığımı düşünsek bile sen karşısındaki birini öldürecek güçte değilsin."

"Cani değilim diyelim biz ona." Başını salladı. "Belki de öyle." Hyunjin bana bir adım yaklaşınca geriledim. "Lütfen, kendimi öldürmek istemiyorum."

"Sen kendini öldürecek güçte değilsin, Felix. Sen o kadar güçsüzsün ki kılını bile kıpırdatamayacak kadar güçsüzsün."

"Neler yaşadığımı bilmiyorsunuz. Belki diğer insanlar için kolay şeyler olabilir ama bunu sürekli çekmek acı verici."

"Neyden bahsediyorsun? Milletin altına girmeden mi? Baksana fantazi dünyan bile var! Yıllardır yediğin önünde yemediği arkanda. İstediğinde zevk bile alıyorsun."

"Zevk mi alıyorum?"

Sesim sonlara doğru fısıltı şeklinde çıkmıştı. Yorgundum ben! Elimdeki bıçak yere atıp, yere çöküp vücudumu serbest bıraktım. Çok mu duygusal düşünüyordum acaba?

Hyunjin'in beni tutup öpmesi göz yaşlarını artırmıştı. Şu ana kadar oldukça çok fazla seks yapmıştık, öpüşmüştük ama bu can yakıyordu. Kalbimi yumruklarına alıp sıkıyordu sanki. Kalbimin içine sanki biri bıçak saplamış o bıçak içimde kan akıtıyordu.

Bu kadar canım yanarken ona karşı koyabilecek gücüm yoktu. Haklıydı, ben güçsüz piçin tekiydim.

___

Sabah kalktığımda dün gecenin göz yaşları hâlâ yanaklarımdan süzülüyordu. Hyunjin evimi işini hallettikten sonra terk etmişti. Hayatımda ilk defa istemediğim bir ilişkiye girip saatlerce istemeyerek, acı yüzünden inlemiyordum fakat Hyunjin'in yaptığı şey... bu canımı o kadar yakıyordu ki kendimi öldürme fikirleri aklımda dolaşıyordu.

Jisung... acaba o ne yapıyordur? Minho ile sonunda sevgili olmuşlardı ve garip bir şekilde Minho değişmişti. Jisung bunu nasıl beceriyordu bilmiyorum, ama işinde gayet iyiydi. En azından birimiz mutluyduk.

Evet belki her şeyi fazla duyguya alıyordum ama bu benim kendi çapımda oldukça fazla büyük bir şeydi. Ayağa kalkıp odamdan çıktığımda içeride Hyunjin'i görmem ile çığlık attım. Gözlerini bana dikip ilk uyku sersemliği ile bir şey demese de sonra benim halimden bazı şeyleri anlamış ve küfür ederek ayağa kalkmıştı.

"Benim sevgilimin olduğunu, ayrıldığımızı bilmeme rağmen beni zorladım değil mi?"

Kulaklarının çınlaması ile kafamı öne eğdim. Tabii, bu onu olumlu anlamda anlayıp çenemi tutup sıkmıştı. Neden insanlar ilk başkalarını suçlamak yerine kendine bakmazlardı?

"Bana bak Lee Felix, sen tam bir orospusun!"

Orospuyum, evet, tamam. Neden hepiniz sürekli bunu tekrar ediyorsunuz? Batıyor bazı şeyler. Gözünü hızlıca etrafında gezdirmiş ve dün benim ona tuttuğum bıçağa vahşice bakmıştı. Korkuyordum. Ölmekten korkuyordum, Hwang Hyunjin tarafından öldürülmekten korkuyordum.

"Sadece sana asla unutamayacağın bir darbe bırakmak istiyorum. Her aynaya baktığında beni hatırla."

Bıçağı sağ çene kemiğimin üzerine bastırıp uzun bir çizgi çizdi. Acı ile yere düşünce inlemekten kendimi alı koyamadım. Canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu. Ne olur biri beni kurtarsın!

"Merak etme ölmezsin. Ancak kabul ediyorum biraz derin yapmışım."

Evden çıkıp giderken en azından ayların verdiği birlikteliği düşünmesini istedim. İzini bıraktın, en azından arkanı topla demeyi istedim. Fakat hiç biri olmadı. Sızlayan kemiğim canımı yakarken yaşaran kemiğim yüzünden kendi kendime bakamayacağımı anladım. Yine başkasına muhtaçtım, yine.

"Alo, kimsiniz?"

Gözlerim görmediği için rastgele bir kişiye basıp aramıştım. Jeongin veya Hyunjin olmasından deli gibi korkuyordum.

"Alo Felix, iyi misin? Changbin ben."

"Changbin, neredesin?"

"Ah, Jisung'un sarhoş olduğu parktayım."

Gülme sesi gelince ben de burnumdan sırıtmaştım. Acıyan kemiğim ile sızlanınca Changbin'i telaşlandırmış olmalıydım. "Felix iyi misin? Geliyim mi?"

Anlayacakmış gibi başımı sağa sola salladım. "Gerek yok, ben rastgele aramıştım. Görüşürüz."

Neden yaptığımı bilmiyorum ama Changbin çok mutlu gözüküyordu. Ayağa kalkıp ecza dolabını aramaya başladım. "Dikişlik değilsin, değil mi?"

Literature / Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin