18. Bölüm İntikam ve Son Nefes

44 4 130
                                    

(Yorum yazmayı ve oylama yapmayı unutmayın... iyi okumalar ♡♡♡)

'Benim hayatım sizsiniz bayan Miller...'

Acı çekmek ve o acıyı son noktasına kadar hissetmek. Düşünürken kulağa oldukça kolay bir şeymiş gibi geliyordu. Herkesin bir acısı olurdu, hiçkimse kusursuz değildi. Sadece fiziksel değil ruhsal olarak da acıyı herkes hissederdi. Biz o acıyı bedenen yaşamamız yetmiyormuş gibi bir de travma yaratıyordu.

Hemen hemen hepsinin ölümünü görmüştüm. Bu ölümleri hiçbir zaman unutamayacaktım. Rydan'ın kolunun kesildiğini, Max'in zehirli dikenlere saplandığını, Harry'nin bataklığa gömüldüğünü, Joe'nin kendi kılıcıyla öldürüldüğünü, Teo'nun silahla ve Lucas'ın da boğularak en büyük korkularıyla öldürüldüğünü hiçbir zaman unutamayacaktım. Daha bir sürü ölüm olmuştu ve ben artık kaldıramıyordum. Geldiğimiz zaman hafızamız silinmişti, uyanınca da silinmeliydi. Burasıyla ilgili hiçbir şey hatırlamak istemiyordum. Hemde hiçbir şey.

Eğer hafızan silinirse sadece labirenti değil Teo'yu, Lucas'ı, Isaac'i daha da kötüsü Luis'i bile tanımıyor olursun.

Burada kötü şeyler olduğu gibi arada iyi şeylerde oluyordu. Ve olan tek iyi şey onlarla tanışmamdı. Luis'i, Isaac'i, Teo'yu hepsini çok geç bulmuştum. Hiçbiri kaybetmek istediğim dostlarım da değildi. Onları unutmak istemiyordum. Onları unutmamak için bile acı çekmeye razıydım.

Odanın içinde duyulan tek şey kulak çınlamasıydı. Boğazımdan çıkan çığlıkla refleks olarak yine gözlerimi kapatmıştım. Ne olduğu hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Herkes susmuştu. Luis, Franky ve Isaac'ten ses dahi çıkmıyordu. Biraz sakinleşerek gözlerimi araladığım an gözlerim kararmıştı sanki. Yüksek sesle ağlıyordum, kendi boğazımı yırtarak kendimi öldürüyordum. Gözyaşlarımın esir almaya başladığı gözlerim silahı ateşleyen ve Isaac'i öldüren Noah'a kaydı.

Isaac'i öldürmüştü...

Isaac göz göre göre diğerleri gibi ölmüştü...

Geriye doğru düşen başını görünce avazım çıktığı kadar bağırıyor, "Isaac!" diyerek çığlık atıyordum. Hayır böyle olmamalıydı. Onu kurtarabilecekken bu olamazdı.

Noah onu öldürmüştü, eğer öldürmeseydi Franky öldürecekti. Lakin Franky acı çektirerek öldürseydi uyanamayacak olan Isaac alnından vurularak acısız ölmüştü.

Noah o sırf yaşasın diye alnından vurmuştu...

Silahı hâlâ doğrultmuş tutuyordu. Ne yaptığının farkındaydı ve yüzünde hiç pişmanlık yok gibiydi.

Luis dolu gözlerle Issac'e bakıyordu. "Isaac..." diye mırıldandı. Tsunami gözlerinden akan yaşlar ilk kez bu kadar belirgindi. Bu sefer saklamıyordu hayır. Luis bu sefer gerçekten ağlıyordu...

Burnunu çekiyor Issac'e bakarak yaş akıtıyordu. Başını yere eğiyor nefes almaya çalışıyordu. Yanımda duran Leo şok içerisindeydi tıpkı bizim gibi. Ellerimi çözmeyi yarıda bırakmıştı. Onunda göz hareleri Issac'in üstündeydi.

Bir süre sonra hareketlik oldu. Franky başını silahı sıkan Noah'a doğru çevirdi. "Sen ne yaptın?!" dedi aşırı öfkeli bir tonda. Gözleri öfkeden yerinden çıkacaktı. Elindeki çiviyi ve çekici bırakmadan sanki ağır çekimle ayağa kalktı. Gözlerini bile kırpmıyor bizim gibi ânın şokunu yaşıyordu.

Tekrardan öfkeyle soluklanarak, "Sen ne yaptın?!" diye bağırdı.

Noah kendinden emin bir sesle ona karşılık verdi. Isaac'i göstererek, "Uyanmayı hak ediyordu!" dedi. "Ona acı çektirecektin, uyanmamasını sağlayacaktın. İki dünyada da onu öldürecektin!" Farkındaydı, Isaac'in uyanmasını sağladığı için kendisi ölecekti... iki dünyada da.

LABİRENT; Cehennemin Merkezi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin