5. Bölüm Kayboluş

79 15 123
                                    

(Yorum yazmay ve oylama yapmayı unutmayın... iyi okumalar♡♡♡)

"Ölürsen acımam, uyanana kadar döverim seni!"

Kalbim ve zihnim çalışmayı bırakmış bir robot gibi ilerliyordu. Sadece merak ediyordum. Buradan çıkmak kurtulmak istiyorduk. Bunda hemfikirdik, peki bunu nasıl yapacaktık? Yolu bile bilmiyorduk. Luis'e güvenerek bir yol seçiyor kuyruklarını takip eden köpekler gibi kendi etrafımızda dönüp duruyorduk. Karanlıktı, kirliydi, fazla sessizdi. Rahatsız edici bir sessizlik hâkimdi. Hiçbir şey de hatırlayamıyorduk.

Bu cehennemden çıksak nereye gidecektik?

Yolumuzu nasıl bulacaktık?

Bizden sonra neden kimse gelemeyecekti?

O notu kim göndermişti?

Annem kimdi? Ne yapıyordu? Beni merak ediyor muydu?

Babam kimdi? Beni arıyor muydu?

Kardeşim veya abim-ablam var mıydı?

Ben nereliydim?

Arkadaşlarım veya sevgilim var mıydı?

Neden hayatımla ilgili her şeyin sonunda sadece soru işareti vardı?

Bunların cevaplarını neden bilmiyorduk? Hafızamızı kim silmişti? Ailemiz ve gerçek hayatımız hariç her şeyi hatırlarken hatırlamam gerekenleri neden bilmiyordum?

Buraya gelmeden önce de bu kadar meraklı mıydım?

Soru düşünmekten bile yorulmuştum. Hayat o kadar acımasızdı ki hiçbirimizin yüzünü güldürmüyordu. Karaya vurmuş balık gibiydik. Ölüyorduk ve kimse bizi görüpte yardım etmiyordu. Bizi gelen nottan anladığım kadarıyla görüyorlardı ama yine yardım etmiyorlardı. Hayatımız, canımız, gözyaşlarımız o kadar mı değersizdi?

Son kullanma tarihleri geçmiş gıdalarmış gibi atılmıştık. Burası bir çöplüktü. Biz de bu koca çöplüğe atılmış çöplerdik. Tamam buraya gelmiş ve hiçbir şey hatırlayamıyor olabilirdik. Ama ailemiz de mi her şeyi unutmuştu? Beni hatırlamıyorlar mıydı?

Yoklukta yaşıyorduk. Kara deliğe düşmüş ve imkansız bir vaziyette kurtulmayı hatta bir imkan olsa da kurtarılmayı bekliyorduk.

Bize notu gönderen kişi burada olduğumuzu biliyordu. Bize yardım etmek yerine ölüme terk edip kaçmıştı. O da korkuyordu ya bize görünmekten ya da labirentin içinde ölmekten...

Karnım gurulduyordu ve sessiz bir ortamda bu çok rahatsız ediciydi. Ses çok baskın çıkmasın diye karnıma vuruyordum. Durmuyordu devam ediyordu. Hiç aç değildim ama karnım gurulduyordu. Acıkmış mıydım yoksa?

Labirentte dolaşırken Carl'ın fikri üzerine siyah mürekkeple işaret bırakıyorduk. Eğer daire çiziyorsak bunu anlardık, bize kısmen yardımcı oluyordu. Karnımı tuta tuta zorlukla yürüyordum.

"Yemek molası verebilir miyiz? Ben acıktım da" dediğimde pek ciklemediler. Bir anda karnım büyük bir hışımla guruldadı. İçinde nasıl bir kurt yatıyorsa gürlemişti. Sessiz ortamda da herkes duymuş gibi tebessüm edip güldüler.

"Gerçekten çok acıkmışım galiba..." Luis önde yürürken bana bakmadan durdu. Sonrada ağır çekimle bize dönüp bana baktı.

Yola daha yeni çıkmıştık, hatta yarım saat ya olmuştur ya olmamıştır. Ama yinede başını sallayarak oturmamızı işaret etti. "Yiyecek molası." rahatlamış gibi bir oh çektim.

Tam oturacakken aklıma bir şey geldi ve koşarak Isaac'in yanına gittim.."Şimdiden söylüyorum Isaac meyve istiyorum? Çuvallarca elma, armut topladım ve meyve istiyorum! Altını çizerek söylüyorum mey-ve!"

LABİRENT; Cehennemin Merkezi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin