11. Bölüm Ecele Giden Yol

67 11 0
                                    

(Oy verip yorum yazmayı unutmayın... iyi okumalar ♡♡♡)

"Ne olur gelme Luis... Beni seviyorsan gelme"

Zamanı geri almak ister miydiniz?

Ben iki gün öncesine almak ve Frost'a onu affettiğimi söylemek isterdim. Koskoca iki gün geçmişti ve ben kendi içimde nefretle yanıyordum. Ona içtenlikle 'seni affettim' demek isterdim. Gözlerimin önünde yaptığı bu şeyden sonra yaşamak bile zulüm gibiydi.

O oyunda 'bilmiyorum' demek yerine 'evet affettim' demek isterdim. Ben o pisliğin kafasına sıkıp göz göre göre öldürmüştüm. Bu yaptığımın cezasını Frost çekmiş aynı şekilde alnından vurularak öldürülmüştü. Kanları yerle bütünleşmiş izlerini bırakmıştı. İki gündür yanıma sakinleştirmek için geliyorlardı ama hiç iyi hissetmiyor 2-3 kelimeden fazla kelam etmiyordum.

Arada sırada bana sarılıp güldürmeye çalışıyorlardı acı içinde tebessüm edip omuzlarında ağlıyordum. Dün ilk kez Luis'in omzunda ağlamış kendimi olabildiğince serbest bırakmıştım. Diğerlerinin yanındayken birkaç gözyaşı dökerken Luis'in yanında gözlerine bakar bakmaz sanki duygularımın kilidi açılmış gibi büyük haykırışlarla ağlamıştım.

Frost'la o kadar kavgalıyken nasıl oluyorda kendimi deli gibi kaybetmiştim. Eğer onda böyleysem Luis veya Teo ölseydi galiba bende ölmüştüm. Şuan Leo'nun omzuna yaslanıyordum. Tamamen kendimi kaybetmiş bir şekilde...

"Su ister misin?" Başımı ruhsuzca sallayarak reddettim. "Aç mısın?" Ağlamaktan boğazım ağırsa da, "Hiçbir şey istemiyorum" diyerek umursamazca konuştum.

"2 gün oldu, kendini toparlayamadın mı daha?" Cevap vermedim. Kendimi toparlayacak gücü bulamıyordum. Yanımıza bir çanak suyla gelen Nino'yu elimle reddettim.

"Konuşmaya tövbe mi ediyorsun be kızım" Sessizce bir iç çektim. O görüntü ömür boyu zihnimde kalacaktı.

"Tembelliğe alıştın bakıyorum, günlerdir burada seni bekliyoruz" Luis'e göz devirip gözlerimi kapattım. "Bu uyku yetmedi mi sana?" Omuz silktim. "Yola devam etmeyecek miyiz?"

"Bayan Miller'ın keyfi ne zaman isterse o zaman başlayacağız"

Az bir şey gülümsedim. Çünkü keyfim sonsuza dek gelmeyecekti. Sırtım ne kadar ağırsa da biraz doğruldum. Kafamı Leo'nun omzundan kaldırıp bacaklarına yasladım ve ayaklarımı kendime çekerek yattım. Leo bana dik dik bakıyordu. Gülümseyerek, "Bir yatak olmadığım kalmıştı" dediğinde yine cevap vermeden gözümü kapattım. Uyumayacaktım sadece yorgun olduğumu kanıtlayacaktım.

Hiçbir yere gitmek ve birinin daha bu şekilde ölümünü izlemek istemiyordum. Ama kesinlikle izleyecektim. Yapmak istemediğim şeylerin yaşanmasına alışmıştım.

🕸🕸🕸🕸🕸

Gözlerim hafifçe aralandı, elimi ağzıma götürüp esnediğimde tamamen açtım. Ne olup bittiğini 3 saniye sonra anlamıştım. Ben şuan yerde değildim.

Biraz kımıldandığımda ilk gördüğüm şey Luis'in bana bakan mükemmel yüzüydü. Yere baktığımda beni taşıdığını farkettim. Beni kucağına almış üşenmeden taşıyordu. Aslında pozisyonum gayet rahattı. Çaktırmamaya çalışıyordum.

"Uyandığına göre artık kendin yürüyebilirsin" deyip beni yere bırakacağı sırada kollarım onun boynunu doladı. Ensesinde birleştirdiğim ellerim adeta zincirlenmişti. Uyku sersemliğiyle düşünmeden kafamı göğsüne yasladım.

"Belim koptu yaklaşık yarım saattir kucağımdasın" dakika bir gol bir kafamı hızla çekip somurttum. Neyi ima etmeye çalışıyordu?

"Ağır mıyım yani?" Gülerek reddetti.

LABİRENT; Cehennemin Merkezi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin