Evlenmesinin üzerinden bir hafta geçmişti; Yalnız ve soğuk geceleri olan koca bir hafta...
Ailesinin baskısından kaçmak için evlenmiş olmanın verdiği yabancılık duygusuyla boğuşurken, saatlerini tek başına geçiriyordu. Kalbinde bir gün sevginin yeşereceği umuduyla her sabah uyansa da eşinin soğuk ve mesafeli duruşu umutlarını gölgelemeye başlamıştı. Günlerini evde onu belirsizlikler içinde beklerken geçiyordu. Eşinin mesafesini, kendi için alışma süreci için zaman tanıma olarak yormak istiyordu ama yine de ortada gizemli bir şeyler olduğunu düşünüyordu. Sadece yemek masasında bir araya gelip ihtiyacını sormak için üç beş kelimeden öteye geçmeyen bir iletişim mevcuttu aralarında.
Ve her sabah çatı katında korkunç sesleri olan kuşların varlığıyla uyanması ve o seslerin yanında eşinin çocuklarını sever gibi onlarla konuşmasını esrarengiz buluyordu. Aslında kuşlarla olan iletişimi onu hem etkilemiş hem de korkutmuştu. Kuşlar onun sığınağı gibiydi. Bu gösteriyordu ki içinde çözemediği bir derdi veya sırları vardı. Zararlı biri gibi despot bir çehreye sahip olmayan kocasından bu gizemli tavırları yüzünden korkmuyor değildi. Yağmurdan kaçarken doluya mı tutuldum diye düşünürken akıbeti için endişeleniyordu.
Yine her zamanki gibi gün aydınlığı diledikten sonra sessizce kahvaltıya başlamışlardı. Bu sabah onda değişik bir ifade görmüştü. Yüzü biraz solgun göz altları uykusuzluktan morarmış gibiydi. Hastalığı olduğu belliydi. Çünkü elleri de hafiften titriyordu. Bir sorunu vardı ve bunu öğrenmek için sormak gerektiğini düşündü.
"İyi misin?"
Eğdiği başını tabaktan kaldırıp kendine bakan kocasının gözlerinde ki tuhaf bakışından çekindi. Sanki ruhundaki sıkıntısını donuk bakan gözleri açığa çıkarıyordu. Dudaklarında eğreti duran gülümseme ile kısa bir cevap verdi.
"Sorun yok, sadece başım ağrıyor."
"İlaç aldın mı? İstersen hastaneye gidelim"
"Gerek yok, birazdan geçer..."
Kısa cevaplarla geçiştiriyordu sorularını. Ne kadar süre onun sessizliğine ve hiçbir şey olmamış gibi davranmasına seyirci kalacağını merak ediyordu. Kendini sığıntı gibi hissediyordu artık. Ailesinden kaçışı, ardında bilmediği, gizemli ve karanlık kapıya gelmesini sağlamıştı. Kocasının kalbinden geçen duyguları çözmek için onu incelemeye aldı ama hiçbir ipucu yakalamıyordu. Daha fazla belirsizlikle mücadele edemeyeceğini düşünerek açıklama istemeye karar verdi. Ve cesaretini toplayarak kocasına döndü.
"Benimle neden evlendin?" Diye sordu ortalama ses tonuyla.
Kocasının ince gözleri ani gelen soruyla açılmıştı. Eşinden böyle bir çıkış beklemiyordu. Her zamanki gibi sessizce ona tayin edilen köşesinde tepkisiz bekleyeceğini düşünüyordu.
"Bu nasıl soru...İki insan neden evlenirse bizde o yüzden evlendik."
Kocasının sorusuna kaçamak verdiği cevaptan canı daha çok sıkılmıştı. Belli ki bu sakin düzeyde devam etmek istiyordu. Biliyordu, sakladığı bir sırrı vardı ve onunda kendiyle evlenmesinin sebebi o sırrın kendisi olduğundan emindi.
Elindeki çatal ile tabağındaki peynirle oynayarak; "Evliler ayrı odalarda uyumazlar," diye mırıldandı. Düşüncesini sesli bir şekilde ifade ettiğini, kocasının çay bardağını sertçe masaya koymasından anladı.
"O güzel kafana taktığın konu bu muydu? Bu yüzden mi suratın hep asık?"
"Hayır, sadece bu değil, soğuk ve mesafeli olmanda var."
Kocası itirafını olumlu karşılamadı. Yüzündeki kas gerilimleri, titreyen ellerini ve gözlerindeki parıltı fırtınanın habercisi gibiydi. Her nefesinde derinlemesine aldığı solukların ardından başını iki elinin arasına alıp, sarmalaması hayra alamet değildi. Sanki sinir krizin eşiğinde gibi saçını, başını yolmaya çalışıyordu. Sonra kendi kendine konuşuyor gibi söylenmeye başladı. Sesi önce sakin sonra gitgide yükselerek odada yankılanıyordu.
"Siz kadınlar çok seversiniz okşanmayı, öpülmeyi, becerilmeyi. Anladım ben seni...Bekaretinin yük olmaya başladı sana ve ondan kurtulmak istiyorsun."
Kocasından işittikleri deli saçması şeylerdi. Bunları dile getirmesi için normal olmaması gerekiyordu. Şimdiye kadar davranışları nazik ve ölçülüydü. Birden böylece delirmesinin sebebinin altında yatan başka şeyler vardı ama şimdi bunları öğrenmekten çok kızdırdığı kocasından arkasına bakmadan kaçmak istiyordu.
"Şöyle edelim," diyen kocası kendisine doğru yönelip elini eteğinin altına sokmaya başladı. O korkudan eteğini tutsa da adam geri çekilmekte inat ediyordu.
"Ne yapıyorsun?"
"Sana istediğini vermeye çalışıyorum. Bana izin verirsen seni bekaretinden kurtaracağım."
"Şevket, bırak beni," diyerek kocasını durdurmaya çalışıyordu ama nafileydi. Kocasının elleri, sınırları aşmış iki bacağının arasına girmek üzereydi. Bekaretini parmaklarıyla bozacağını anladığında acı bir çığlık atarak, oturduğu sandalyeden kalkmak isteği kocasının sert tutuşuyla engellendi.
"İlk defa adımı o güzel dudaklarında işitiyorum. İtiraf edeyim tahrik ediciydi. Şimdide seni alırken adımı bağıra bağıra haykırmanı istiyorum."
Bacaklarını sıkıca kapatarak kocasının geçişine izin vermedi. Resmen kahvaltı masasında kocası tarafından tacize uğruyordu. Korkusu bedenini esir almıştı. Bir canavar tarafından dibe çekilişinin çaresizliğini iliklerine kadar yaşıyordu.
"Asuman, aç bacaklarını."
Korkunç sesini ve soğuk nefesini yüzünden hissetmenin korkusuyla hıçkırmaya başladı. Kendini, önüne kattığını alıp giden kudurmuş derenin ellerine bırakmış gibi sarsılarak ağlıyordu artık.
Asuman'ın kendini acı hıçkırıkla serbest bırakması üzerine kendine gelen adam birden ellerini korkuyla üzerinde çekti. Sanki onu öldürmüş gibi kanlı ellerine öfke, hüzün, çaresizlik karşımı ifade ile bakıyordu. Karısının önünde diz çöküp, başını kucağına koydu.
"Affet beni, affet lütfen, affet."
"Bırak beni odama gitmek istiyorum."
"Git ama önce beni affet.
"Lütfen, bırak gideyim."
Başını, çaresiz bir şekilde yalvaran karısının kucağından kaldırdı. Onu korkuttuğu için kendine öfkeliydi. Asuman'ın bilmedikleri vardı ve o az evvel acıyan asırlık yarasına basmıştı. Sesini yumuşatarak şefkatli şekilde konuşmaya çalıştı.
"Tamam, şimdi git ama daha sonra seninle konuşmamız gerekiyor."
Başını kabul ettiğini gösterir gibi eğerek seri bir şekilde masadan kalkıp koşarcasına yanından uzaklaşan karsının ardından suçluluk duygusuyla baktı. Yaptığı aşağılık hareketinin affı yoktu ama yine de telafi etmek için uğraşacak, kırdığı kalbi onaracaktı.
***
Oylar ve yorumlar ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHRUM
General FictionAilesinin şiddetli geçimsizliginden yorulan genç kız, çıkış kapısı aradığı zamanda önüne çıkan ilk taliplisiyle evlenmenin hatasını bir ömür boyu yaşayacaktır. Artık her sey cok geçti. Tekrardan baba evine dönecek gücü yoktu. Bu yüzden kaderine raz...