Ben bölüm atar miydim ya? Austostan beri bekliyor musunuz? Sanmıyorum. __________
Savaşa göndermeye karar verdim. Gitmesine engel olmayacağım. Artık ne olacaksa olsun. Tarihi değiştiremem. Değil mi?
O yüzden gitmeli... Gitmeli ve savaşı ön saflardan yönetmeli. Eğer ona bir şey olursa ben ne yapacağım? Of yeter artık! Bırak düşünmeyi salak. Düşündükçe batıyorsun.
İki gündür askerlerle toplantı yapıyor. Daha doğrusu askerler değil, askerleri yöneten falan kişiler işte. Of gidip onlara çay götüreceğim.
"Bir-ta-ne-cik- aşkım, mum gibi eriyorum sanaaaa. Sensiz hayaaat ziyan, dokun bana hiiç bırakmaaa. Ooo..."
Evet bunu sesli söyledim. Elimde tepsiyle...
"Ne mırıldanıyorsun bakalım öyle?"
"Ah, efendim. Şey... Şarkı söylüyordum."
Sağ üst köşeye dogru bakarak dudaklarını büzüp kafasını salladı.
"Hmm, anlıyorum."
Gözlerime baktı.
"Onları nereye götürüyorsun?"
"E, e-efendim siz hani toplantı yapıyordunuz, askerlerle, bende size çay getirecektim."
"Onlar gittiler ki."
"Eee o zaman, ben bunları geri götüreyim."
"Boşuna yorulma, gel beraberiçelimonları."
Arkasını döndü, her zamanki iki elini arkasında birleştirmiş pozuyla yürümeye başladı. Mecbur arkasından yürümek zorunda kaldım. Malum, Kralımızın her sözü birer emirdir.
Her zamanki odasına girdiğimizde gidip masasının başında bağdaş kurdu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Bunun gibi düşünün. Karşıya Minho bu taraftakine de Jisung oturuyo, tanı minhonun yüzü bize dönük. Bu odNin bir kosesi)
Tepsiyi tek elimle tutup kapıyı kapattım. Masanın karşısına geçtim ve iki fincanı tepsiden masaya indirdim. Hiç konuşmadan çayları koydum ve üzerine oturduğum iki dizimin üzerine ellerimi koydum. Yavaşça gözlerini yüzüne çıkardım. Konuşmaya ilk başlayan olmak istemiyorum.
"Ben-" "Ben-"
Dizilerdeki gibi... aynı anda konuşmuştuk.
"Önce sen-" "Önce siz-"
"Pekala o zaman önceben başlıyorum."
Evet, Biricik Kıralımıza öncelik tanımalıyım.
"Ben savaşa gitmeme kararıaldım. Seninle burda kalacağım. Sana zarar gelmesine izin veremem."
"Hayır efendim, benim yüzümdensavaşagitmezseniz bu krallık içinçokbüyük bir kayıp olur."
"Ama ya ben savaştayken sana bir şey yaparlarsa? Asılbunu kaldıramam."
Bakışları giderek daha endişeli bir hal alıyordu. Bilmiyorki asıl zarar görecek o. Eğer ona bir şey olursa ben... Ben ne yapacağım? Acımı intiharla dindirebilirim sadece.
"Efendim, benim için endişelenmeyin. Kendimi koruyabilirim. Yıllarca boks eğitimi aldım."
Yalan. Koruyamam kendimi, anında ölürüm.
"O ne? Yani boks?"
"Geldiğim zamanda çokünlü ve çok iyi bir dövüş sanatı."
Sallıyorum. Onu inandırmak için ne gerekiyorsa yapmalıyım.