23.

21 4 4
                                    

Dedimkiiiiii hadi Bu bölümü erken atayimmmm

Çünküm bir anda ilham geldi ve bir önceki bölümü bitirdikten hemen sonra bu bölümü yazdım. Ve daha fazla beklemeye sabrım yetmiyor agagaa

Bu sefer uzun bir bölüm oldu.

İyi okumalarrr🤍

_____________

Saraya geri döndüğümüzde Kralın odasına gittim, temizlemek için. Toz tutmaması için gün aşırı temizleniyordu. Bu gün ben temizlemek istemiştim çünkü neden olmasın.

Düşüne düşüne yerleri silmeye başladım. Yaklaşık bir saat boyunca yerleri sildikten sonra eşyaları silmeye başladım. Onu düşünürken birazcık duygulanmıştım. Evet kısa bir süredir onu cidden tanıyordum ama yine de onu özlüyorum. Acaba ailem... ailem napıyor? Orda neler oluyor? Hiç bir fikrim yok ama annemi de özledim...

Eşyaların da tozunu almayı bitirdiğimde bezi kovanın içine atıp kovayı kucaklayıp kapıya doğru yürüdüm.

Tam kapıya uzanmak için kovayı yere bıraktığımda kapı aniden açılmış ve yüzümü milimle sıyırmıştı.

Kapıyı açan kişiye baktığımda tam çıkaramasam da Christopher Bang olduğunu hatırlamam uzun sürmedi.

Bir süre bakıştıktan sonra içeri doğru adım attı. Üzerime doğru yürüdüğünü anladığımda geriye doğru bir kaç adım attım. Ve konuşmaya başladı.

"Minho'nun burda olacağını sanıyordum. Çok büyük bir hayal kırıklığı. Şu an işini bitirebilirdim."

Olduğum yerde nefes bile almadan tek bir noktaya kitlenmiş şekilde bakıyordum.

"N-nasıl yani...?"

"Senin gibi sıradan bir cariye bunu anlayamaz. Fakat..."

Konuşurken odanın içinde yürümeye başladı. Ve düşünmek için durdu. Bir kaç saniye sessiz kaldıktan sonra bana doğru baktı.

"Sanırım sen geçen seferki çocuksun, Minho'nun çok sevdiği o cariye..."

"Anlamıyorum..."

"Anlamıyor musun? O zaman başka şekilde anlatmam lazım."

Tek hamleyle, ben daha ne olduğunu kavrayamamışken arkama geçip boğazıma kılıç dayadı.

"Tek bir hamleyle Minho'nun ölümden beter olmasını sağlayabilirim. Eğer ölürsen... o artık cehennemi yaşar. Yani... duyumlarım bu şekilde. Anlatabildim mi?"

"E-efendim sanırım bir yanlış anlaşılma var... Ben o cariye değilim."

"Hah! Bende buna inanacak miyim yani? Basbayağı sensin! Yüzünü hatırlıyorum."

"Gerçekten ben değilim."

Ödüm bokuma karışıyor şu an! Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim yok! Ben hayatımda bir kere bile dönüşmeye çalışmadım.

"Sana inanmı-"

"Hey Bang! Bu masum ve silahsız cariye yerine benimle dönüşmeye ne dersin?!"

Kılıç yavaşça boğazımdan indiğinde arkamı döndüm ve konuşan kişiye baktım. Kendisi bir komutan gibiydi ama kiyafetleri bir suikastçi ve bir köylü arasında kararsız kalmış gibiydi, kısa saçları vardı. Ve çocuk hem kısa hem kaslıydı. Acayip kaslıydı. Bu kesinlikle Minho'mun bahsettiği arkadaş.

"Sen de kimsin?!"

"Beni gerçekten tanımıyor musunuz? Oysaki Kral Minho'yu hep takip ettiğinizi sanırdım. Her neyse... Kim olduğum önemli değil."

"Senin gibi bir köylü bu işe burnunu sokmamalı."

Bu şekilde laf dalaşına girdiler bir süre. Ben şaşkınlıkla olanları izlerken olayları kavrayamadan Minho'mun arkadaşı ikisini birden etkisiz hale getirmeyi başarmıştı. (Dovus sahnesi yazamıyorum bu yüzden maruz gorun)

"Bang, seni son kez uyarıyorum. Kral Minho'ya bulaşma. Bu asker benimle kalıyor. Hatta... sende benimle kalıyorsun. Askerler birazdan buraya gelirler. Sakın bir yere kıpırdayayım deme."

Dedigi gibi askerler birazdan buraya gelmiş ve ikisini de alıp götürmüştü.

Ben ağzım açık bir şekilde arkalarından bakarken arkamdan bir ses duydum.

"Bu arada tanışmadık. Ben Seo Changbin. Kral Minho'yla arkadaşız."

"Ben Han Jisung... Kral Minho'nun cariyelerinden biriyim."

"Sadece cariye gibi durmuyor ama..."

"Eğer başka bir şey varsa bunu Kral Minho'dan öğrenmeniz daha doğru olur. Şu an işimin başına dönmeliyim. Bu arada sizin için bir oda hazırlandı. Sizi odanıza götüreyim."

____________

Nasıl olmussss

Hiç biriniz bunu beklemiyordu değil miiii???

Kral Lee Minho ~ Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin