Multimedya; Derin
Kulağımın dibinde o iğrenç sesiyle öten alarmı güç bela kapatarak kendimi tekrar yatağıma attım. Ve gözlerimi kapatarak düşüncelere daldım. Şu yaşadığım hayat çok garipti, zengin olmak garipti. Hayata sadece annem için tutunuyordum. Babam yaşıyor ama onu pek sevmiyorum. Sürekli iş sürekli para ve sürekli meşhur olmanın peşinde. Ailesini hiç düşünmüyor ki. Neyse ki hayatta annem gibi birisi var. Büyüyünce hep onun gibi bir kadın olmak istemişimdir. Zorluklara göğüs geren, herşeye karşı dimdik ayakta duran. Bunları söylüyorum çünkü o bir kanseri atlattı, onu yendi. Hemde tek başına, babam olmadan, ona tek destek olan bendim.
Düşüncelerimden bir anda sıyrılıp telefonumu elime aldım. Kendi kendime,
"Olamaz ya!"
diye iç geçirdim. Saat 7.35 ve ben hala yataktayım. Hızla üzerimdeki pikeyi kaldırıp attım. Tam o sırada kapı çaldı. Terliklerimi giyip mırıldandım.
"Gelebilirsin anne."
Annem içeriye girip konuşmaya başladığında sesinin tonu uyarıcıydı.
"Hadi ama Derin daha hazırlanmadın mı?"
"Uyuya kalmışım meleğim, hemen hazırlanıyorum çık hadi dışarı."
dedim. Yanağından makas aldırken öpücük atmayı ihmal etmemiştim. Gözlerini abartılı bir şekilde devirerek odamdan çıktı.
Lavaboya girerek yüzüme soğuk bir su çarptım. Her sabah yüzüme soğuk bir su çarpmadan kendime gelemem. Hızla gardorabıma yöneldim, kapağını aralayarak okul kıyafetlerimi yatağıma fırlattım. Krem renk bir şort etek, üzerine siyah lacos tişört ve son olarak diz üstü çoraplarımı çekerek saçıma rastgele bir fön çektim, hafif bir göz makyajı yaparak çantamı aldım ve aşağı mutfağa indim. Yemek yemeyi seven bir insanımdır. Kahvaltı etmeden gitmezdim fakat saat 7.50 olmuş bile. Hiçbirşey yemeden converslerimi giyerek annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve yola koyuldum. Babamın onca ısrarlarına rağmen özel şoför istememiştim. Çünkü ben bir devlet lisesinde okuyordum ve çoğu kişinin durumu bizim kadar iyi değildi. Birde onları rencide edermişcesine de özel şoförümle okula gidemezdim. Zaten soförümüz Osman Beyin bugün izini. Hoş, servisi de kaçırdım ya...
Çantamdaki yedek akpili çıkarıp durağa ilerledim. Bugün lise 3 olmuştum artık. Yani ilk günüydü okulun. Hadi ama daha okulun ilk günü geç kalamazdım öyle değil mi? Bu kadar sorumsuz bir kız değilim.
Durağa geldiğimde ne kadar şanssız olduğumun bir kez daha farkına vardım. Çünkü yağmur çiselemeye başlamıştı ve hala otobüs gelmemişti. Dersin başlamasına ise sadece on dakika var!
Bir ara durakta yanlız olduğumu düşünerek sesimi yükseltmiştim.
"Hala nerede şu lanet otobüs?!"
diye bağırdığımda, bütün insanlar bana bakıyorlardı. Arkamdan kıkırdama sesleri geldiğinde o yöne döndüm. Büyük bir şemsiyenin altında kol kola girmiş iki sap, bücür kız bana gülüyorlar. Bugün yeterince sinirliydim ve heran birine patlayabilirdim.
Yavaşça kızlara yaklaşarak,
"Neye gülüyorsunuz siz? İşinize baksanıza gerzekler!"
diye öfkeli bir şekilde haykırmıştım. Kız da bana karşılık olarak cevap vermeye kalkıştı.
"Neye güleceğimizi sana mı soracağız? Bana bak kızım.."
dedi ve elini havaya kaldırdı. O anda bir çocuk kızın elini tutarak onu durdurduğunda şaşırmıştım.
"Çiğdem ne oluyor burada, yine kiminle kavga ediyorsun?"
dedi uzun boylu kumral çocuk. Yanındaki sarışın kız uzun süre sonra ağzını açmayı tercih etmişti sanırım.
"Kendini bilmezin teki gelmiş Çiğdem'e sataşıyor, Cenk."
dedi ve aptalca gülümsedi sarı yelloz. Kaşlarımı kaldırıp gözlerimi belerterek adını bilmediğim kıza ölümcül bakışlar attım.
"Kendini bilmez derken?"
Bu ne ya? Ne saçma tipler bunlar. Biran çocuk bana gözlerini dikerek tip tip baktıktan sonra sinir bozucu yarım gülüş ile konuşmaya başladı.
"Sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş."
Bende gözlerimi devirip söylene söylene arkamı döndüm ve otobüsün geldiğini gördüm. Şunlardan biran önce kurtulmalıydım yoksa sıktığım yumruğumun son durağı birisinin gözü olacaktı.
Hızla otobüse bindim gözüme kestirdigim cam kenarına oturdum. Yanım boştu ta ki o kendini beğenmiş Çiğdem'in sevgilisi Cenk yanıma oturana dek... Hayır onca boş yer varken niye benim yanıma oturuyordu bu çocuk?
Yanıma bilerek oturmuş olacak ki benimle konuşmaya başladı.
"Selam, Cenk ben."
elini havaya kaldırmış bana bakıyordu. Ona cevap vermedim elini indirerek devam etti.
"Sen Çiğdem e bakma. Sürekli birilerini ezme, kavga etme çabasındadır. Onun adına özür dilerim."
Bu çocuğun derdi ne sevgilisini savunacağı yere gelmiş benden özür diliyor. Yine de o gıcık Çiğdem den daha iyi olduğu söylenir. En azından özür dilemesini biliyor. Aslında çocuk yakışıklı da, hayır neden böyle erkekler böyle kızları buluyorlar anlamıyorum.
Hızla Cenk e döndüm."Seni anlamıyorum. Ne diye sevgilini bırakıp gelmiş benden özür diliyorsun, onu savunsana!"
diye tek kaşımı kaldırarak cevap verdim.
Ne olduğunu bilmiyorum ama Cenk bu dediğime karşın büyük kahkahalarla gülmeye başladı. Bütün insanların gözü üzerimizdeydi. Ben ise sadece ne olduğunu anlamaya çalışırcasına şaşkın şaşkın ona bakıyordum.
Arkadaşlar ilk kitabım ve ilk bölümüm umarım beğenirsiniz. Hatalarım varsa şimdiden özür dilerim deneyimli değilim. Anlayışla karşılamanızı umuyorum. Lütfen diğer bölümlere de göz atmanızı isterim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE
Teen Fictionİçe kapanık bir kız olan Derin i 17 yaşından sonra maceralı bir yaşam bekliyordu. Hayatta tek değer verdiği kişiyi de kaybetmişti. Artık hiçbirşeye, hiçkimseye acımıyordu. Kendine bile... Kendi ayakları üzerinde durabilecekmiydi? Bu acımasızlıklarla...