Kumpas

380 48 31
                                    

Multimedya: Erkek karakterler

Bölüm Şarkısı: Calvin Harris Blame ft. John Newman (Şarkı ile okumanızı tavsiye ederim.)


"Yeni kızımız Derin, İzmir'de annesinin katili ile birlikteymiş."

Hislerim silinmişti adeta... Hiçbirşey, hiçbir duygu hissedemiyordum.
Bir insan hiç mi mutlu olamaz? Hiç mi sevmez hayat insanı? Neden bu kadar fani olabilir dünya? Belki birgün o meşhur mutluluğu sonuna dek yaşayabilecek miyim?
Aklımda dolanan bütün soruları cevapsız bırakarak devam ettim ben hayata. Hiçbirinin yanıtını bulamadım. Yalnız olmak ne demek onu anladım. Benim hiçkimsem yoktu. Evet annem yok, babam yok, sevgilim yok, arkadaşım yok, bana destek olacak hiçkimsem yok.
Sadece beni mutlu etmek isteyen bir kuzenim var. Emre... Benim en iyi dostum, en yakın arkadaşım. Onunla mutlu olabiliyorum ancak. Tek desteğim olan, ne olursa olsun yanımda olabilecek olandı o.

Ama şuan Emre'ye dahi sığınamayacak kadar çaresizdim. Belki burada aradığım huzuru bulurum diyerek geldiğim İstanbul'da yine çaresiz ve güçsüz kaldığımın epey farkındaydım.

Gözlerimi bana kumpas hazırlayan, beni buraya oyuna getirmek için çağıran Funda'da sabitledim. Bütün sınıfın gözlerini pekala üzerimde hissediyordum. Herkes bana kırk yıllık düşmanıymışım gibi baksada; hiçbiri umrumda değildi. Aklıma gelen bir kişi vardı şuan.
Doruk.

Başımı hızla arkamda spor takım elbise ile duran Doruk'a çevirdim. Bana inanamayan gözlerle bakıyordu. Artık utançtan yerin dibine girme deyimini an be an yaşıyordum. Gözlerimi kaçırıp, kirpiklerimi aşan gözyaşlarımın aşağı süzülmesine engel olamadım.
Koşar adımlarla villanın büyük arka kapısından içeri süzüldüm. Arkamdaki uğultuların arasından seçebildiğim tek ses Emre'nin bana seslenmesiydi.

Evin içerisinden de geçtiğimde çıkış kapısına ulaşmıştım. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmeden etrafıma bakındım. Ayağımı sıkan, nefret ettiğim topuklu ayakkabılarımdan kurtularak kenara bıraktım. Çıplak ayaklarım soğuk zemine etki ederek hızımı artırdım ve koşarak caddenin sonundaki ara sokağa saptım.
Sokak aşırı sessiz ve sakindi. Etraf karanlıktı. Sadece birkaç sokak lambalasının etrafa yaydığı loş sarı ışık vardı.
Sağ tarafıma döndüğümde boş arazide iki teker yakıp başında oturan serserilere takıldı gözüm. Birinin beni süzüp elindeki poşeti derin bir nefesle içine çektiğini gördüm. Kanım çekilmişti sanki. Dehşet ve korku içerisinde gözlerimi bana bakan üç erkekten ayırdım.
Arkamdan seslendiklerinde, peşime takıldıklarını anladım. Şimdi şapa oturdum!

"Dur bakalım güzelim. Nereye böyle?"

*******
Funda'nın ağzından;

Derin'in en büyük sırlarından birini öğrenmiştim. Onu çökertecektim. Doruk'un evinde kalacağını duyduğumda Derin'e olan öfkem kat kat büyüdü.

Evimden gözyaşları ile ayrıldığında kötü kız gülümsememi yüzüme koymadan edemedim. Gözlerimi yere odakladığımda, kolumda hissettiğim el ile istemsizce arkamı döndüm. Doruk'un ateş saçan bakışları yüzümdeydi. Öfkesi her halinden belliydi.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen? Bana olan öfkeni daha koskoca şehirde yeni olan masum kızdan mı çıkarıyorsun? Buraya bunca insanı onu rezil etmek için mi topladın?"

Doruk'a ölümcül bakışlarımı atarken, kolumu bir kelepçe misali sert kavrayan elinden kurtarmaya çalıştım.

"Doruk Kandemir başımıza melek mi kesildi? Ne diye koruyorsun o aşağılığı? Annesinin katili ile birlikte olan bir kız ne kadar masum olabilir ki?!"

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin