Emanet

347 41 22
                                    

Multimedya: Doruk'un Evi

Bölüm Şarkısı: Charli XCX Boom Clap (Şarkı ile okumanızı tavsiye ederim.)



"Emre acil gitmemiz gerek sür şunu!"

Büyük bir telaşa kapıldığımı farkeder farketmez elinde tuttuğu kaskı hızla başıma geçirdi ve diğerini de kendi başına geçirmek için kaldırdığında onun da telaş yaptığı ses tonundan bariz belli oluyordu.

"Sıkı tutun."

boğazımdaki kuruluğu gidermek için dehşetle yutkundum.
Emre elindeki kaskı vakit kaybetmeden başına geçirdi. Tek hamlede motor ayakçığını indirerek üstüne yerleşti. Eliyle kavradığı kulbu bileğinden destek alarak aşağı yukarı hareket ettirdiğinde egzozun çığlıkları kulağımı patlatıyordu. Hafifçe afalladığımda ellerim sertçe Emre'nin belini kavradı.
Arkamızdan bizi takip etmeye başlayan siyah bir minibüs vardı. Bunların babamın adamları olduklarına emindim. Minibüsün teker ciyaklamaları ve üstüne motosiklet ekzozunun çıkardığı pes çığlık beynimi yiyordu adeta.

Beni nasıl bulabildiler.

Motosikletin yaptığı hızı tahmin etmek çok zordu. Başımı korkuyla Emre'nin boyun girintisine koydum.
Beni yakalamalarını istemiyordum, o eve geri dönmek istemiyordum. Hapisten çıktığında Cenk'in yüzünü, eve girdiğim heran Burçin'in yüzünü ve babam denilecek o zorba herifin yüzünü.. Hiçbirini görmek istemiyordum.
Başımı hala arkamızda bizi takip etmekte olan arabaya çevirdiğimde, bizden yaklaşık onbeş yirmi metre uzakta olduğunu gördüm.
Ardından Emre'nin boğuk sesi ile önüme döndüm. Ne dediğini o gürültüde ayırt edebilmek gerçekten zordu.

Ne olduğunu anlamadığım biranda tekerin ciyaklama sesleri ile irkildim. Korkum şiddetini artırırken; virajı motorun hafif eğilmesi ile kolayca dönebildik. Arkadan birkaç saniye sonra minibüsün de teker seslerini duydum.

Atlatabilecek miydik onları? Yoksa beni geri mi götüreceklerdi?

Bu düşünce yine beni korkudan titrememi sağlarken Emre'nin belini daha sert kavrıyordum. Çok hızlı gidiyorduk ve bu benim korkmamı daha çok sağlıyordu. Ama hızını da düşünmemesi için içimden yalvarıyordum; aksi taktirde önümüzü kolayca kesebilirlerdi.

Motorsiklet daha da hızlanırken biranda fren sesleri ile dikkat kesildim. Durmaması gerekiyordu. Başımı ağırca Emre'ye çevirdiğimde etrafına gözatıp tekrar gaza yüklendi. Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Yoldan çıkıp ters yöne saptı. Topraklı alana ulaştığımızda Emre'nin arkasına baktığını gördüm. Boş bir arazide ilerliyorduk. Hızımız öncekine göre daha yavaştı. Biraz daha ilerleyince ormanlık alana ulaştığımızı farkettim. Ama şuanlık minibüsü atlatmıştık.

Kısa süre sonra yavaşlayarak durduk.
Motor sesinin kesilmesinin ardından Emre tek ayağı ile yere baskı uyguladı ve iki eliyle başındaki kaskı yavaşça çıkardı. Bir elini dağılmış saçlarına daldırdı.

"Atlattık."

gülümseyerek bana baktığında benim yüzüm hala asıktı. Ne kadar korktuğumun ben bile farkında değildim.
Emre motosikletin ayakçığını tek ayağı ile indirerek, motordan indi. Elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Kısa süre sonra gözlerini ekrandan ayırarak telefonu kulağına götürdü.

"Doruk evde misin abi?"

Doruk mu? İsmini duymamla motosikletten atladım. Emre'nin önüne geçerek abuk subuk el hareketlerimle ne yaptığını sordum. Tek eliyle 'sus' ve 'bir dakika' dercesine işaret yaparak yürümeye başladı. Orada öylece kaldığımda etrafıma bakındım. Ormanın derinliklerine geldiğimizi düşünüyordum. Çünkü burada in çin top oynuyordu. Babamın beni nereden bulduğunu hala kestirmiş değildim. Çünkü şehirden kilometrelerce uzaklaşmış ve İstanbul'a gelmiştim.

TEHLİKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin