Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bugün dominik'in izin günüydü. bugün, gerçekten tüm gün yatıp uyumayı planlıyorduk.
uyandığımdan beri yatakta telefonumla oynuyordum. dominik ise hâlâ uyuyordu. dün gece inat edip zagreb maçını bitirmişti.
roma'yı kim yakacak bilmiyorum ama zagreb'i benim yakacağım kesin. nasıl bir şehirmişsin be kardeşim... her yerden çıkıp huzur bozuyorsun.
saatime baktığımda saat 11'e geliyordu. bir buçuk saattir tiktok kaydırmaktan beynim erimiş...
dominik kalk artık ya...
yüz üstü yattığı için sadece çıplak sırtını görebiliyordum. biricik sevgilisi üstsüz uyuyabilsin diye kombiyi sonuna kadar açan ada aker adamlığı...
dün gece sırtında bıraktığım tırnak izlerinin üzerinde yavaşça parmaklarımı gezdirmiştim. yani uyansın diye parmaklarımı biraz sert bir şekilde de bastırmış olabilirim.
olduğu yerde döndükten sonra gözlerini açmıştı. "gunaydin."
yavrum şu ingilizce klavye gibi konuşma işini de bırak artık be, aşkım ve günaydın demek vallahi zor değil... ha bir de goruşuruz demesi var tabii...
"günaydın aşkım." dilimizi doğru öğretelim.
olduğu yerde biraz doğrulup dudaklarını benimkilerle buluşturup küçük bir öpücük vermişti.
ayrılıp tekrar yatağa yattıktan sonra "saat kaç?" diye sormuştu.
"11." diye yanıtladığımda iç çekip vücudunu yatakta benim olduğum tarafa döndürmüştü. geniş kolunu belime sarıp beni kendine yaklaştırdıktan sonra "hani bugün sadece uyuyacaktık? sen yatmıyorsun bile." diye mırıldandığında gülmüştüm.
"ben uyanalı bir buçuk saat oldu." dediğimde eliyle vücudumu okşarken "beni neden uyandırmadın?" diye sormuştu.
"çünkü dün geç yattın domi. yorgun olduğunu düşündüğüm için uyandırmadım."
yani uyandırdım ama en azından bir buçuk saat sabrettim.
aşkım salak mısın? sevgilimsin ya hani, bir zahmet önemseyeyim...
elimi saçları arasında gezdirdikten sonra "seni seviyorum, önemsemem çok normal değil mi?" dediğimde gülmüştü.
"tamam, bu hoşuma gidiyor. senin beni sevmen bana iyi hissettiriyor."
ben ellerimi saçında gezdirirken o da başını bacaklarıma koymuştu. bir süre böyle durduktan sonra "bugün gerçekten bir şey yapmayacak mıyız?" diye sormuştu.
"yani... ne yapmak istersin?"
doğrulduktan sonra "aslında... biliyorsun noel yaklaşıyor. benim evime gidip noel ağacı süsleyebiliriz." dediğinde mantıklı bir fikir gibi gelmişti.
