1.1

568 51 59
                                    

dominik maçtan sonra aynı benim söylediğim gibi saat 11'e doğru gelmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

dominik maçtan sonra aynı benim söylediğim gibi saat 11'e doğru gelmişti. şimdiyse kapıyı açmış onun gelmesini bekliyordum.

asansörün kata gelme sesini duyduktan sonra beklemeye başlamıştım. dominik, meraklı gözlerle benim olduğum koridora gelmişti.

"hey!" gülümseyerek ona seslendiğimde meraklı ifadesinin yerini gülümseme almıştı.

"ada! merhaba!" kapıya geldikten sonra uzun ve yapılı kollarıyla beni sarmıştı. ben de kollarımı onun boynuna dolamıştım. bir süre böyle kaldıktan sonra ayrılmıştık.

geçen sene tiktok'ta 'big boy' sesiyle video çekmem iyi olmuş gerçekten, manifest abla!

"hadi içeri gel!"

ayakkabılarını girişte çıkarıp içeri girmişti. ya... vallahi seni seçtim pikachu...

kapıyı kapattıktan sonra elinden tutup içer sürüklemiştim. birlikte, geniş ve oldukça konforlu L koltuğuma oturduktan sonra ben bağdaş kurup ona dönmüştüm.

"tüm günün, yolculuğun, maç... nasıldı?"

gülüp koltukta biraz daha yerleştikten sonra "gerçekten yorucuydu. yani aşkında rahattı ama oradan oraya gezinip durdum tüm gün. kulüp, bana birkaç evin fotoğraflarını yollamıştı. onlardan birini seçtim gelmeden önce. eşyalarım oraya götürüldü, ben imza için kulüp binasına gittim. sonra fotoğraf çekimleri vardı, daha sonra stada gittim. en sonunda da maçtan önce sahaya çıktım. sonra maçı izleyip senin yanına geldim... eğer merak ediyorsan günün en güzel kısmı buydu... seni görünce tüm yorgunluğumu unuttum. gerçekten, şaka yapmıyorum." demişti.

ya... öleceğiz be adam...

kollarımı beline sarıp başımı göğsüne koymuştum. "çok tatlısın... gerçekten..."

başıma bir öpücük bıraktıktan sonra "tüm hayatım boyunca bu şekilde durabilirim. bu gerçekten çok rahatlatıcı..." demişti.

bir süre bu şekilde kaldıktan sonra yavaşça göğsünden kalkmıştım. "bir şeyler yemek ister misin?"

başını iki yana sallayıp "hayır teşekkür ederim. sezon içinde belirli bir saatten sonra beslenmemeye dikkat ediyorum." demişti.

"alkol?" diye sorduğumda "belki bir kadeh şarap alabilirim." demişti.

e daha geçende niye içiyordun diye sormazlar mı adama? gerçi... o zaman da o az içmişti... ben, ertesi sabahı kör kuyularda susuz kalacak kadar çok içtiğim için buna dikkat edememiş olabilirim.

"tamam. peki... kırmızı, beyaz, rose? hangisi?"

"kırmızı olabilir." ben amerikan mutfağa ilerlerken o da beni izliyordu.

"senin günün nasıldı? saçma toplantın dışında..."

tirbuşonu mantara batırırken "yani evet onun dışında iyiydi. birkaç stajyerin bana yapması gereken sunumları dinledim. seninki kadar yoğun değildi." demiştim.

ALL OF THE GIRLS YOU LOVED BEFORE|| LIVAKOVIC.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin