Bölüm 50

250 18 0
                                    

Sabaha 5 kalanın maviliğinin yanında,  o serinliğin verdiği ürpermeyle omuzlarına doladığı ince örtüyü iyice sıktı. Zor geçen gecenin ardından gün doğuyordu. Pencere kenarından göz attığı dünyada henüz kimse uyanmamıştı. Sanki sadece evren, doğa ve diğer canlılar vardı. Güneşin doğmaya yüz tutmuş varlığıyla huzmeler ufuktan süzülmeye başladığında gözlerini kapattı. Artık karanlık değildi ama tam da aydınlık yoktu. O başkaydı, başkalar insanların yabancısıydı.  Sanki evrenle görünmez bir bağ gibi ruhunu adadı. Kapattığı gözlerinin ardından başka dünyaya açılırken, iyice odaklandı. Her şeyden bağımsızdı, sınırsızdı, şimdi ruhunu karganın kanadına dolar gibi özgürce ferahlıyordu. O, başkaydı.

Zorlu bir gece geçirmişti Beritan ile Kenan. Beritan'ın evine kız kardeşinden dolayı gidemedikleri için her zamanki gibi Kenan'ın otel odasına gitmişlerdi. Saatlerce kavga etmişlerdi. Saatlerce birbirlerine demedikleri kalmamıştı. Kenan'ın öfkesiyle Beritan'ın ateşi dinmiyor, ikisi de olabildiğince zarar vermişlerdi birbirlerine. Kavganın son raddesinde Beritan'ın Kenan'a attığı tokatla Kenan çileden çıkmış, anlık bir gaflette Beritan'ı kollarından tutup yatağa itmişti. Sinirle üstüne çullanmış, tokat atan ellerini başının üstünde sıkıca bastırmıştı. Vakur bakışları altında kıvranan kadının o anki hareketleri onu delicesine cezbetmişti. Beritan'ın onu cezalandırmak istercesine reddetmesi onu durdurmamıştı. Bir süre sonra öfke ateşli bir aşka dönüşünce ikisi de aşka teslim olmuştu. Onlar, olan biten her şeyi o an unuturken, ardında bıraktıkları kimse unutmamıştı. Onlar aşkla birbirine sarılırken, konakta kıyamet kopmuştu.

Handan, yüreğinin bildiği büyük bir haklılıkla kıyameti koparmıştı. Acısı, öfkesindendi. Hayatında, 20 yıllık kocasının gözünün önünde başka kadının elini tutup onunla gittiğini görmüştü. Büyük bir hayal kırıklığı ile karşı karşıyaydı. BU evlilikte ikisi de mutsuzdu, ama bir şekilde alışmayı da öğrenmişti. Şimdi buna katlanacak dermanı ve sabrı yoktu. Bunu görmezden gelemezdi. Kendisine bir saygısı olmak zorundaydı. Üzerine kuma gelmesini kabullenmektense, boşanmayı hazmederdi!

- Eskidendi o katı töreler! 

- Anne, ne yapmak istiyorsun Allah aşkına?

Murat, annesiyle babasının odasının pencere köşesinden bir oradan bir oraya koşan annesini izliyordu. Yatağın üstüne açılmış valizlerin içinde eşyalar fırlatılıyordu.

- Bitti! Babam beni almaya geliyor. Burası artık benim evim değil. Bir an önce defolup gitmek istiyorum. 

- Anne, ben de geleyim. Yalvarıyorum sana. 

- Oğlum, hayır.

Bir an duraksayıp oğluna baktı. Hayatında onu koşulsuz, gerçek saf sevgiyle seven sadece oğluydu. Ve o bir anne olarak, evladına en büyük kötülüğü; onu korumak sanarak sevdiğiyle evlenmesini engelleyerek yapmıştı. Oğlu onu dinlememiş, yüreğinin izini takip etmişti. Çatılmış kaşlarının arasından, minnetle oğluna baktı.

- Sen beni affet oğlum, senin iyiliğini istediğimi sanarken seni üzdüm. 

Murat, annesinin yanına giderek ona sarıldı. Kadının gözünün önünde eriyip bittiğini görmüştü. Annesiydi, kıyamazdı. Herkes içinde annesine bu hakareti reva görenlere çok kızgındı. Minnetle sarıldı, sımsıkı tuttu annesini. Saçlarını okşayıp omzuna yaslanmış annesine baktı. Gözyaşları sel olup giderken, annesi acı çekiyordu ve o bir şey yapamıyordu. Babasından aldığı katran karası gözleri iyice koyulaşırken sakince konuştu.

- Yeri ve göğü yaratan Allah şahidim olsun, senin akıttığın her gözyaşına, onları kurban edeceğim. 

Ve o Konaktan bir Handan geçmişti. Giderken, izi olan her şeyi silip götürüyordu. Odasından oğlunun yardımıyla taşıdığı valizlerle çıkarken, her şey bir bir gözünde yabancılaşmıştı. 

Deniz ( FİNAL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin