Rutubet kokan, terk edilmiş yıkık dökük fabrikanın en orta yerinde, elleri sıkı bağlanmış ve dövülmekten bitap düşmüş zavallı adamın kulağına koridor boyu git gide yükselen ayak sesleri ilişti. Adımlara dikkat kesen adam, birilerinin ona doğru yaklaşmakta olduğunu anladı.
Böylesine kasvetli, iğrenç bir yerde saatlerdir esirdi. Ne zaman olduğunu hatırlamadığı kaçırıldığı andan beri elleri, gözleri ve ayakları çok sıkı derecede bağlıydı. Onu her kimin adamın alıkoyduysa planladığı şeyler ertelenmek zorunda kalmıştı.
Sesler kesinleşti. Görmese bile varlıklarını hissettiği adamların etrafında öylece durduğunu anladı. Karşı taraftan gelecek olan hamleyi hesapladı. Ses tonunu düşündü. Kim olduğunu anlayacaktı. Ve bağlı adam, karşı taraf konuşmadan konuşmayacaktı.
Avını sessizce ve sinsice bekleyen Halit, hiçbir şekilde kıpırdamıyor, dipsiz karanlığın ve huşu içindeki sessizliğin gölgesinde öylece bekliyordu.
Kendisini her şeyden ve herkesten üstün gören, kendini tehlikeli sanan bu kurnaz adam, henüz kiminle oynadığının farkında değildi.
Görmediği o karanlığın ardındaki o daha karanlık adam, anormal sakinliğiyle birlikte yavaşça etrafında yürümeye başladı. Aciz konuma düşmüş şahısı inceliyor, hakkında birkaç çıkarımda bulunuyordu. Tehlikeli ve bir o kadar korkutucu duruyor, gözleriyle yakıyor, bedeniyle dövüyor, aklıyla öldürüyordu.
Hızla yörüngesini değiştirerek, bir anda adamın ensesine nefesini verdi. Adam, düşüncelerinden şaşarak ani bir tepki verdi. Oynanılan oyun son bulmuştu. Rüzgar, elinin altındaki bu adamın küçük oyununu bozmuş onu ters köşeye getirmişti. Kimin üstün olduğunu o küçük beyine kazıyacaktı.
Kahkaha attı. Ellerini pantolon ceplerine sokarak kumaşı sıktı. Keyifli duruşunun ardındaki psikopatı ne yazık ki sadece ona çalışan adamları biliyordu. Ne kadar ileri gideceğini, ne kadar acımasız ve hastalıklı olduğunu...
Rüzgar'ın bu yönünü bilen kişiler sadece onlardı.Halit yenildiğini anlayarak öfkesine yenik düştü.
"AÇSANA LAN GÖZÜMÜ, KORKAK!"Ses, koca fabrikada yankılanmıştı. Rüzgar delicesine sırıtarak deli gibi gözleri bağlı adama bakıyordu.
"Ellerin yok mu? Kendin çıkart." dedi. Ve konuşmasına müsaade etmeyerek devam etti. "Pardon, onlar da şuan bana ait değil mi? Ben ne zaman istersem o zaman çözülür. Ne zaman isterim acaba?" diyerek sahteden düşünürmüş gibi yaptı.
"Bugün, yarın, hmmm kangren olunca? Evet evet... Bulduuuum." diyerek kendi etrafında turladı.
"Kangren olunca direkt ellerini keseyim, böylece kimsenin karısına el uzatmazsın." dedi.
Biraz ilerisinde bulunan alana doğru hızlı adımlarla gidip sandalye aldı. Geri dönüp, Halit'in tam önüne koyduğu sandalyeye ters bir şekilde oturdu. İki bacağının arasında kalan sandalye başlığının üstüne kollarını koyarak çenesini yasladı.
Karşısına oturduğunu anladığı adamın suratına neresine denk geleceğini bilmeyerek tükürdü. Rüzgar, korumasının uzattığı mendili alarak tükürüklü yanağını sildi. Olay anında silahını çeken adamına indirmesini işaret edip tükürüklü peçeteye baktı.
"Aç ağzını." dediği anda Halit ona büyük bir küfür savurdu.
"Ağzını açarsan, gözlerini de açarım. Gözlerini açarsam ayaklarını ellerini çözerim." dediğinde oldukça emin ses tonuna orada bulunan herkes inanmıştı.
"Karar senin." diyerek hafif geri eğildi. Sırtını rahatlamak iyi gelmişti. Bir eliyle siyah gömleğinin üst düğmelerini açarak serinliğin göğsünü okşamasına izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz ( FİNAL)
Novela Juvenil~KÜÇÜK BİR DENİZ KIZI HİKAYESİ ~ Başını yana yatırıp kollarını açtı. Parmak uçlarında, kesimlerde, her bir zerresinde efil efil esen rüzgarın huzurunu hissetti. Başını kaldırdı ve ellerini aşağı indirdi. Ayaklarında, ellerinde, her bir zerresind...