Zülfü Livaneli - Eğil salkım söğüt eğil~~~~~~~
" Adın kadar güzel o deniz gülüşünü, kalbinin kırıklarıyla ziyan etme."
~~~~~~~
1. BÖLÜM
Hafif esintinin tene çarşaf olduğu, kapkara gökyüzünün düşürdüğü o keskin damlaların cama iz bıraktığı bir gecede, yağmur Mardin'in etrafını yoğun bir yağmur kapşamıştı.
Artık o bunaltıcı sıcaklığın, samimiyetsiz güneşin yaktığı bir yaz geride kalmış bilhassa tüm gerçekliğiyle ten acıtan; üşüten sonbaharın habercisi olan, şiddetli olmasa da yağan bu sağanak yağmur, bundan sonra güneşli günlerin bittiğinin habercisiydi.
Sonbahar insanın özüne dönme mevsimiydi. Sonbahar Zamana bırakmaktı. Zaman zaman unutulmaya yüz tutmuş kırıkların ortaya çıkıp kendini belli etmesiydi. İnsanın kendi iç dünyasıyla yüzleşmesiydi.
O son dediğimiz bahar, özünü özlemekten ibaretti.Yağmura ne şiirler yazıldı... Yazıldı ama kimlere ithaf edildi, ucunda damlacıklar kalmış şiirler. şimdi hepsi görülmeye değer. Yağmur hissedilmeye değer.
Zaten şiir de yazı da duyguları ifade etmiyor mu?
Şiir anlatılamayan yazı da içimizden geçenler değil mi? İkisi de aynı kapıya çıkmıyor mu?
her şey İçimizden gelip geçenlere anlatamadıklarımız değil mi?Gülüşlerin kenarına mesken bellenmiş mutluluklar...
Göz kapaklarının ardına saklanmış yaşlar, hüzünler... Gözlerimizi kocaman büyüten o şaşkınlıklar, hayata karşı heyecanlar... Hepsi bizim değil miydi?İçten bir tebessümün ardına saklı o en güzel duyguları yaşamak ve yaşatmak.
Mutlu ettiğin için mutlu olmak varken; insan neden ne hissettireceğini önemsemeden fütursuzca kalp kırar?
Ruhu iyilikle beslemek varken insan neden kötülüğü tercih eder?
Onun bulaşık bir sarmaşık olduğunu bildiği halde neden tırmanmak için heves eder?Çiçeğim dünya bu kadar kötüyse sen olabildiğince saf kal.
Çünkü sen, kapkara güllerin arasında olan en nadide beyazsın..
.
.Fırtına öncesi sessizlik, ruhumun derinliklerinde hissettiğim sıkkınlık gibi geliyordu. Yürek burkucuydu.
Konak, büyük bir sessizliğe batmıştı. Herkes odalarına çekilmiş, belki de çoktan uyumuşlardı. Dedem, dayılarım, kuzenlerim ve annem...
Bugün yine bir umutla uyanmış, güneşten kendime mum yapıp üflemeyi dilemiştim. Ben de bir problem var ki istediğim hiçbir şey olmuyordu. Benden mi kaynaklıydı? Hiç sanmıyorum. Kızının doğum gününü unutmak benden kaynaklanan bir sorun değildi. Her sene olduğu gibi bu sene de hatırlanmamıştı doğum günüm. Neyse ki ben de kutlama meraklısı değildim doğum günümü. Babamın ölüm gününde, yeni yaşımı nasıl kutlayabilirdim ki?
Kasvetli ve yağmurlu havanın bıraktığı sıkkınlık odamın içine çoktan dolmuştu. Bu gece içime, ilmek ilmek işleniyordu hüzün. Gök gürültüsü etrafa ses, odama ışık oluyordu ve ben hiç görmediğim bir adamı özlüyordum.
Yağmur damlalarının yer yüzüne inişini izlemek için zümrüt yeşili perdemi aralayıp önümde duran koltuğa kendimi bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz ( FİNAL)
Genç Kurgu~KÜÇÜK BİR DENİZ KIZI HİKAYESİ ~ Başını yana yatırıp kollarını açtı. Parmak uçlarında, kesimlerde, her bir zerresinde efil efil esen rüzgarın huzurunu hissetti. Başını kaldırdı ve ellerini aşağı indirdi. Ayaklarında, ellerinde, her bir zerresind...