Havaların soğumasıyla beraber, kış yavaştan kendini gösterirken, doğa da kendi içine çekilmişti. Artık sokaklarda uçuşan yapraklar yoktu, hayvanlar kendi yuvalarına çekilmiş, o yazın enerjisini yansıtan kuş sesleri bir süreliğine yoktu. Gökyüzüne hakim olan kargalar vardı, doğa sessizleşmiş, insanlar sıcak sobaların yandığı yuvalarına çekilmişti.
Deniz'in de günleri böyle geçiyordu. Çoğu günler evinde, örgü örüyor, dizi izliyor ya da kitap okuyordu. Deniz, bekarken de kitap okumayı severdi ama şimdi daha bir tutkuyla bağlanmıştı. Bakış açısını geliştirmiş, araştırıp bulduğu kitaplardan tarihi öğrenmeye başlamıştı. Camdan dışarısını izlerken kendisine hazırladığı sıcacık kahvesini yudumluyordu. Dünden yemeği olduğundan bugün işi yoktu, bol bol dinlenip keyif çatıyordu. Misafir odasına koyduğu düğün albümündeki fotoğrafları dün incelemişti. Koskoca 1 buçuk yıl ne çabuk geçmişti. Şimdi anne baba olacaklardı. Kendi kendine sürekli kızına konuşuyordu. Onunla kurduğu bir bağ sayesinde kızı sanki ondan bahsedildiğini, ona konuşulduğunu anlıyor, hareket ediyordu.
Oturma odasına kocasıyla birlikte seçtiği kitaplığa kitapları dizmiş, düzen oluşturmuştu. Canı kitap okumak isteyince, odaya gidip kitaplığı incelemeye başladı. Özellikle modern klasikleri çok seviyordu. Kitaplığında çok sevdiği Türk yazarlar kısmı vardı. Oradan Zülfü Livaneli'nin Serenad kitabını alıp, tekli koltuğa geçti. Koltuk battaniyesini üzerine serip kitabı açtı.
....
Rüzgar şirketteki yoğunluktan karısını pek arayamıyordu, bu yüzden ara sıra mesaj yazıyor, iyi mi diye kontrol ediyordu. Zehra'ya ayrılan bölüme bilgisayar üzerinden mail atıyordu. Her gün yapılması gereken birtakım işler vardı. Ona yardımcı olan Esra ile güzel anlaşmaya başlamışlardı.
Odasında sigarasını içerken, kapı çalınarak dış masadaki asistan kapıdan baktı.
- Rüzgar Bey, Kenan Sarafoğlu geldi.
- Buyur et içeri, gelsin.
- Tabi efendim.
Kenan kendisine yol gösteren kıza gülümseyip içeri girdi. Selamlaşıp kafaları tokuşturdular.
- Hoş geldin, Kenan ağa. Ne içersin.
- Bir kahve alırım.
Rüzgar gözlerini tamam der gibi onayladı ve masasındaki telefondan mutfağı arayıp 2 kahve söyledi.
- Rüzgar, dışarıda geçen sana yönlendireceğim dediğim bir arkadaş var, şirketindeki boşluğu doldurmak için, eğer kararından vazgeçmediysen içeri gelsin.
- Yok yok vazgeçmedim, yeni departman açtım, gelsin tabi niye dışarıda.
Kenan telefonunu alıp o kişiyi aradı. Çocuk, içeri girince ciddiyetiyle selam verip Rüzgar ile el sıkıştı. Takım elbisesi içinde oldukça resmi duran beyefendiyi bir yerden tanıdığını düşündü. Evet, birkaç kez görmüştü arkadaşı Rüzgar.
- Ben sizi tanıyorum, siz Murat ile Kubilay'ın arkadaşısınız. Geçen nikahta da görmüştüm.
- Evet Rüzgar Bey. Ben Kadir Yılmaz. 24 yaşındayım. mimarım. Kenan amcam haber edince geleyim dedim.
- Tamam kardeşim, AR-GE departmanında başlatalım seni, ee, bir arkadaş daha var orada beraber proje yürütüp kendi ekibinizi kurun. Şuan sistemde bir proje başlatıldı ben arkadaşı çağırayım o size odayı binayı tanıtsın.
Telefondan Zehra'nın odasındaki telefonu çaldırdı.
- Canım odama gelir misin?
Birkaç saniye sonra Zehra kapıdan içeri girince, Kadir, bu kızın geçen gün dans ettiği kız olduğunu hatırladı. Burada mı çalışıyormuş? Diye düşünürken kendisine bakan kızı son anda fark ettim selam verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz ( FİNAL)
Genç Kurgu~KÜÇÜK BİR DENİZ KIZI HİKAYESİ ~ Başını yana yatırıp kollarını açtı. Parmak uçlarında, kesimlerde, her bir zerresinde efil efil esen rüzgarın huzurunu hissetti. Başını kaldırdı ve ellerini aşağı indirdi. Ayaklarında, ellerinde, her bir zerresind...