Akşam oturma odasında sarmaş dolaş uyuyakalmışlardı. Birbirine geçen ruhlar, kokudan sarhoş olmuş aşkın bizzat kendisiydi. Zaman, bebekle beraber hızlı geçiyordu. Güneş huzmeleri yavaştan salona dolarken Deniz kımıldamaya başlamıştı. Dizlerini daha da karnına çektiğinde korkunç bir ağrıyla yerinden fırladı. Kendine gelemeden yarı baygın vaziyette, kapılara çarparak lavaboya gitti. Gün geçtikçe üstüne ağırlık çöküyor, güne enerjik başlayamıyordu. Kapıyı kapattığı gibi istemsizce gelen öğürtüyle kusmaya başladı. Doğuma daha çok vardı ve o şimdiden yorulmuştu. Kusması bitince sifonu çekip oturdu. Her sabah böyle mi başlayacaktı? Gözyaşları hücum ederken ellerini saçları arasına doladı. Kendini bitkin hissediyordu oysa dün için çoktan plan yapılmıştı ve insanlar yaklaşık birkaç saat içinde gelecekti.
Kaç dakika orada oturup ağladığını fark etmedi. Yalnız ve bitkindi. Kocası muhtemelen uyuyordu. Hatta uyumasını diledi. Onu böyle görsün istemiyordu ama içindeki diğer yanı da yanında olmasını istiyordu çünkü nazını ondan başkası çekmiyordu. İnsan bazen, nazının geçeceği kişiyi arıyor yanında. Bu çocukluk değil, bu tamamen bir evladın nasıl anne sevgisine ihtiyacı varsa öyle bir şeydi. Bazen oturup ağlamak, bebek gibi kucağa alınmak insana iyi hissettiriyordu.
Kapı tıklatma sesini duyunca başını kapıya çevirdi. Hızla göyaşlarını sildi.
- Gel
Rüzgar uykudan çoktan uyanmış gibiydi. Kararlılıkla içeri girdiğinde karısının dibine çöktü. Hİçbir şey demeden elini eline alıp öptü.
- Daha iyi misin gün ışığım?
Deniz iyi kelimesini duyar duymaz yine ağlamaya başladı.
- Gebelikte sulugöz olmak normal mi?
Rüzgar istemsizce güldü. Çepil çepil bakışlar karşısında içi eridi. Aşkla baktı karısına ve yüzünü elleri arasına aldı.
- Tıpkı bu istifra kadar normal sevgilim. Ağlamak geliyorsa içinden ağla ama asla yalnız değilsin, senin dağ gibi kocan hem yanında hem arkanda.
Deniz çocuk misali kollarını kocasına dolayıp hafif üstüne çıktı. Rüzgar onu boynuna yatırarak bebek pışpışlar gibi kalçasına tempolu vurdu.
- Sen içindeki çocukla beraber kendini büyütüyorsun ben de karımı bebek gibi pışpışlıyorum, bak ne güzel antrenman yapıyoruz.
Rüzgar sonunda Deniz'i güldürmeyi başardı. Kendilerini toparlayarak ayağa kalktılar. Dışarı çıktıklarında Rüzgar, Deniz'i kucağına aldı. Ağırlaştığını hissetti.
- Saat daha erken, biraz daha uyu istersen?
Deniz başını kaldırmayacak cıkladı.
- Uykum açıldı artık tekrar uyursam ağırabilir. Hem birkaç saat içinde gelirler yavaştan hazırlıklara başlayım.
- Ben sana yardım ederim. Yani en azından istediğin malzemeleri getiririm.
İkisi oturma odasını toplamakla başladılar işe. Daha sonra mutfağa geçtiklerinde, Deniz malzeleri tek tek çıkardı. Rüzgar ise o sırada eve bulunan meyvelerden atom meyve suyu yapıyordu. Aç karnına karısına içirecekti. Bol bol vitamin alması gerekiyordu. Göbeği hafiften tümsek olmaya başlamıştı.
- Hayatım?
Deniz başına yaşmağı geçirmiş vaziyette kocasına döndü.
- Efendim kocacım?
Rüzgar meyvelerle ilgilenirken aklındaki düşünceyle derin bir nefes aldı.
- Hani son zamanlarda sık sık ağlıyor veya sinirleniyorsun ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz ( FİNAL)
Novela Juvenil~KÜÇÜK BİR DENİZ KIZI HİKAYESİ ~ Başını yana yatırıp kollarını açtı. Parmak uçlarında, kesimlerde, her bir zerresinde efil efil esen rüzgarın huzurunu hissetti. Başını kaldırdı ve ellerini aşağı indirdi. Ayaklarında, ellerinde, her bir zerresind...