"Bazı anlar vardır. " diye başlanır söze. Böyle başlar o upuzun konuşmanın ilk cümlesi. Basit gözükür fakat aksine öyle değildir. İçince binlerce kırgınlık, üzüntü saklıdır o küçücük cümlede. İnsanın yerdeki tek bir noktaya odaklanıp o içine mesken bellenmiş acının anını düşünmesine sebep olur.
"Korkularım var." diyebilmek için kaç kere yutkunmak gerekir? O kelimeleri lafa dönüştürmek için kaç kez tekrar edilmesi gerekir zihinde? Kendi kendine konuşup, konuştuklarını dışa itiraf etmek için ne gibi zorluklar atlatabilmek gerekir?
İnsanın canı yandı mı bunu dile getirmesi kolay olamaz. Susar en başta. Hissettiğini anlatacak kadar yeterli bir kelime bulamaz. Her anda bir boşluk, her histe bir eksiklik olur. Yeterli gelmez o sözcükler bize ifade edebilmek için.
Bazen sonuna kadar konuşur bazen de sonsuza kadar susar insan.Ben, hep susarak gittim. "Susturularak yollandım." diyemedim çünkü. " Ben buna mecbur bırakıldım." diye ciğerim patlarcasına haykıramadım içimden. İçim sessiz çığlıklar kenti olmuşken, ben hep susarak gittim.
Ceketimi alıp kapıyı sert çarparak gidemedim hiçbir odadan. Hiçbir odaya sığamazken anca kendi içimden gidebildim.
...
Deniz, geç vakitlere kadar yengeleri ve anneleriyle oturmuş, sohbet etmişti o akşam.
O kaosun yaşandığı gecenin üstüne 4 gün geçmiş, Halit'¡ yalnız bulup sorusunun cevabını verememişti henüz.bu sabah güzel yine güzelliğine güzellik katacak bir elbise giymişti. Konağın gençlerini bile düşürecek bir güzelliği vardı ki Halit bunu kimse görsün istemiyordu. O hep ona özel kalmalıydı.
Deniz, çalışanlardan biriyle Halit'e mesaj iletmişti.
Çalışanlardan Rasim, Halit'in yanına gitmiş ve 'Deniz Hanım sizi mutfağın arkasında kalan kömürlükte bekliyor. " demesi üzerine Halit hemen işini gücünü bırakmıştı.Deniz, kömürlüğün içinde tatlı telaşından dolayı yerinde duramıyordu. Hem yakalanma korkusu vardı ve hem Halit ile baş başa kalacak kadar alışmış değildi duruma. Ki bir kez daha yakalanırsa dedesi onu kesin öldürürdü.
Halit kömürlüğe girdiğinde Deniz'in gerçekten orada olduğunu gördü.
Ona yaklaştı ama belli bir noktada durdu. Allah varya körü körüne arzuluyordu kalbi bu kadını.
"Beni çağırmışsın?" dedi.
"Evet.". Bu sorunun cevabı bu kadar kısa değildi. Olmamalıydı zira hiç açıklayıcı değildi.
Bunu fark eden Deniz sözlerini toparladı. Gözleri birbirine kenetlenmiş dil susmuştu.
O... O gece sen.. Sen bana bir soru sordun. Ben onun...
cevabını vermeye geldim. Sana bir şey demem gerek. "Halit vereceği cevabı çok merak ediyordu. Gül bahçesine mi koşacaktı yoksa ölüme mi?
"Tamam, seni dinliyorum."
"Kabul ediyorum. Ama bir sorun var. Sana karşı hissedecek miyim bilmiyorum ve gazabından korkuyorum. Buranın bana davrandığı gibi davranacaksan olmaz bu iş. Bilmiyorum. Sana ait olacağım senden çocuğum olacak ve bu düşünceler beni yiyor. Sevebilecek miyim seni? Sakin bir hayatım olacak mı? " diye pat diye söyledi içinden geçenleri anında pişman olarak.
" Sevmek zorunda hissetme kendini. Bana güven benimle mutlu olmaya bak. Önüme yemeğimi koy sana sevgimle çiçek açtırayım. "
Sözlerinin bitmediğini belli etti Halit.
" Ama bir sorun var. Bu kadar güzel olma. Büyüdükçe dikkat çekiyorsun. Müstakbel karım bana güzel olur mu sadece? " diye munzır bir gülüş attı onun gözlerinin içine.
Deniz içi hoş olmuştu. O yıllarca tanıdığı sert, sinirli adamın içinde yumuşak bir kalp vardı o onu seviyordu. Deniz çok şaşkındı. Gülüşünün karşısında gülümseyemeden edemedi.
" Olur. " demekle yetindi ve utanarak yanından yel gibi esip çıktı kömürlükten.
...
20 yıllık söz vardı ortada. Tüm Midyat yaşlılarının bildiği, konağın bilmediği, Bekir'in ise çoktan unuttuğu bir söz.
O gün Midyat'ın üstünde bir kuş uçup durdu. Hem ötüyor hem uçuyordu. Uzaklardan bir haber gelecekti.
O haber bir adamı mahvedecekti. Bir aileyi çok etkileyecekti.Yıllar önce... Amed'in aşiretinden bir haber gelecekti. Birileri gelecekti Midyat'a.
Haber bir kuşla İstanbul'dan, Midyat'a gelmişti.
Şimdilik herkes bu haberden bihaberdi.
Öğrenilecekti...
Çok yakında bir aşiret verilen sözü almaya gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz ( FİNAL)
Fiksi Remaja~KÜÇÜK BİR DENİZ KIZI HİKAYESİ ~ Başını yana yatırıp kollarını açtı. Parmak uçlarında, kesimlerde, her bir zerresinde efil efil esen rüzgarın huzurunu hissetti. Başını kaldırdı ve ellerini aşağı indirdi. Ayaklarında, ellerinde, her bir zerresind...