Ellerindeki sıcaklığın gitmemesi için, annesinin ellerini daha da sıkı tutmuştu küçük kız. Her zaman yaşadığı bir hissiyat değildi. Burnuna gelen papatya kokusu ile etrafını daha da çok incelemişti minik ayakları ile annesine yetişmeye çalışırken.
Varacakları yere yaklaştıklarında çocuk sesleride iyice artmıştı. Yeşilliklerle dolu bir bahçeye girdiklerinde, harushi etrafta koşup oynayan çocuklara baktı. Normalde bir çocuk olarak kendisinin de heyecanlanması lazımdı. Ancak küçük kız aptal değildi. Burası bir yetimhaneydi.
Elindeki elinin bırakılması ile annesine büyük gözler ile bir bakış atmıştı.
"sen biraz bahçede bekle harushi... Ben bir görüşme yapıp geleceğim"
dediğinde, kızına üzgün bir bakış atıp binaya doğru yürümeye başlamıştı. Harushi ise annesinin gidişini izlerken binayı daha fazla inceleme fırsatı bulmuştu.Klasik bir modern japon mimarisi olan, oldukça büyük ve eski bir binaydı. Genede bu mimarisi tarihi eser boyutunda değildi. Bahçedeki çocukların yaş aralığından ve binanın genişliğinden çok büyük bir yetimhane olduğu anlaşılıyordu.
Bunları düşünürken ise elleriyle tedirgince oynuyordu istemsizce. Bahçenin ortasında durakalmıştı. Vücudunun her zerresinden rahatsızlık duyuyordu şu anda... Boğuluyor gibiydi sanki. Boğazındaki yumru daha fazla artarken burada durmanın kendisi için iyi olmadığını anlamıştı. Etrafını inceledikten sonra, gördüğü yollardan yürümeye başladı küçük kız.
Bina büyük olduğu gibi bahçede oldukça büyüktü. Gördüğü ön bahçe sadece yarısıydı bu bahçenin. Adım atan ayaklarına odaklanmışken giderek uzaklaştı. Hem ön bahçeden hem de oynayan çocuk seslerinden. Nereye gittiğini de bilmiyordu... Tamamen iradesiz bir şekilde yürüyordu.
Bir anda yüzüne çıkan ani bir rüzgar ile düşüncelerinden sıyrılarak kendine geldi. Arkasına baktığında olduğu yerden çok fazla uzaklaştığını anlaması zor olmamıştı. Normalde böyle bir durumda çok korkardı harushi... Fakat o durumda tüm duygularını kapatmıştı sanki. Kulağına gelen anlamsız sesleri de algılamaya çalışıyordu o durumda. İlk başta yanlış duyduğunu sansa da, biraz odaklanma ile duyduklarının doğru olduğuna kanaat getirmişti.
O ara geri dönmek yerine kulağına gelen sesleri takip etti. Uzaktan gelen sesin yönünü bulmak biraz zorlamış olsa da, o ara minik kızın merakı daha ağır basmıştı. Sesi bulmaya odaklandıkça yürümüş, yürüdükçe sesler kulağını daha fazla tırmalamaya başlamıştı. Geldiği yerde duyduğu sesler daha fazla gelse de, o ara öğlen vaktinde bu bahçede kimsenin olmamasının hayra rahmet olmadığını anlayacak kadar zakiydi. Tam geri dönmek için adım atacağı sırada, büyük kalın ağaçların arkasındaki figürleri görmesi de bir oluvermişti.
Yaklaşık 4-5 tane yerde kanlar içinde yatan çocuklar ile, bir çocuğu ağaca yapıştırıp boynunu sıkan başka bir çocuk. Beyaz saçları ile esmer teniyle yan profili oldukça hoş gözükse de, delici eflatun rengi gözleri, boğazını sıktığı çocuğa kitlenmişti. Bunları yapanın o olduğu her halinden belli olsa da, yerdeki çocuklara göre oldukça küçük duran bu çocuğun bunları yapabilmesinde bir mantık bulamamıştı harushi.
Eflatun gözlü çocuk, karşısındaki çocuğun boynunu daha fazla sıkarken "verdiğim bir işi de becerin be piç kuruları" diye laflar döküldü ağzından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mektup arkadaşı «izana kurokawa x reader»
FanficTek bir kişi bile yok beni dinleyecek, bir tek sana yazıyorum. Lütfen ama lütfen okuyorsan en azından tek seferlik bir cevap var, bir cümle olsa bile... Çok ihtiyacım var buna. Warning: manga spoiler!Toxic!cinsellik? şiddet!psikolojik şiddet!