<Mehramet>

211 20 15
                                    









Titreyen nefesi ile, ellerindeki ipi çözmek için çırpınamktan bitap düşmüş genç kız, sonunda haraket etmeyi bırakıp biraz dinlenmeye karar vermişti. Bu vakit, yaşadıklarını idrak etmesi için yetmişti.


Başına daha kötü ne gelecekti, kim bilir? Belki de buraya bir daha gelmeyeceklerdi. Ölüme terk etmişlerdi yani onu. Zaten elleri, ayakları ve ağızını bağlayıp, onu bu soğuk depoya kapatmalarının da başka bir açıklaması yoktu.

Acaba elleri daha önce ne zaman üşümüştü bu kadar? Soğuğun etkisi ile nefes almakta bile zorlanıyordu. Burnu neredeyse donmuştu. Ağzıda kapalıydı zaten. İstemsizce gözlerinden yaşlar dökülmeye başlasa bile umudunu kaybetmemeye çalışıyordu.

“Enerjimi biraz toplayınca sürünerekte olsa giderim kapıya, ordan da bir şekilde ses çıkarırım. Kimse duymasa bile denememiş olmam” diye düşünüyordu. Bir yandan da çok uykusu gelmişti. Bu kadar süre boyunca baygın olmasına rağmen, vücudu hala uyku istiyordu kendine.

Gözlerini biraz dinlendireceği sırada deponun kapısının şiddetli bir şekilde açılması ile gözlerini açtı. Neler olduğunu kavramaya çalışırken görüş alanına iki tane figür girivermişti. Biri, sarı-siyah karışımı, uzun saçlarını örgü yapmış ve oldukça uzun boylu bir gençti. Diğeri ise sarı, dağınık saçları arasında mavi tutamlar olan bir oğlandı. Ve ikisini de mor gözler ile karşılarındaki bağlanmış kızı izliyordu. Yalan yok, ikiside oldukça yakışıklı gözüküyordu.

Yüzlerine tam uyumlu saçları, orantılı vücutlarının üstüne oldukça hoş gözüken bir çete forması giymişlerdi. Fakat bu görünüşleri bile harushi'nin gerginliğini almıyordu. Aralarından örgülü olan çocuk, sopasını omzuna koyarak dizlerinin üzerine çökmüştü. “hey, sen kimsin?” demişti rahatsız edici bir gülümseme ile.


“izana'nın bahsettiği kız bu herhalde” diyerek girdi diğer çocuk. Örgülünün aksine daha ciddi bir yüz ifadesi vardı. Uzun genç kafasını diğer çocuğa döndü. “ben etrafta başka bağlı kız göremiyorum. Hmm, bayıltmamıza gerek var mıdır?”

kısa saçlı çocuk biraz eğilerek kızı dikkatlice inceledikten sonra tekrar doğruldu. “gerek yok, yarı baygın gibi zaten. Mecal'i yok birşeye”
uzun saçlı çocuk tek eli ile iplerden tuttuğu kızı bir çırpıda ayağa kaldırdıktan sonra,  omzuna alarak deponun çıkışına doğru yürümeye başladı.

Kız ani bir şekilde ayağa kalkması ile birlikte iki saniyeliğine gözleri kararsa bile omza alınması ile dengesini sağlayabilmişti. Fakat depodan çıktıktan sonra çok geçmeden arabanın arka koltuğuna tekrar fırlatılmıştı.

Daha ne olduğunun farkına varmadan ise iki yanına da şu iki oğlan oturmuştu. Şoför koltuğunda ise, izana'nın forması ile aynı formaya sahip bir adam vardı. Fakat bu adamın bu genç çocuklardan daha yaşlı olduğu her halinden çok belliydi. Bu ise çok garip gelmişti harushiye. Demekki gücün yaşla bir ilgisi yoktu. Kaç yaşında olursan ol, 18 yaşındaki bir veleter padişahın olabiliyordu...

uzun saçlı genç yanındaki kıza bir bakış attıktan sonra
“izana ne yapacak be bu kızı?” diye sordu kardeşine. Kardeşinde ise her zamanki huysuz ifade vardı “patronun vardır bir bildiği. İzana bu, belli olmuyor sağı soğu.” harushi yokmuş gibi rahat rahat konuşurken, araba son hızda gitmeye devam etti.
-
-
-
-
-
-
-
-

Mektup arkadaşı «izana kurokawa x reader»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin