Selam bebislerimmmmmm
NASILSINIZ----
Sabah uyandığımda yanımda onu görmeyi bekliyordum ama öyle olmadı.
Kendime gelmek için hızlıca banyoya girmiş , elimi yüzümü yıkamıştım.
İkimizde dün gece baya bir uykusuz kaldık. Yanlış anlaşılmasın, Matt uyutmadı. Hiç farklı şeyler düşünmeyin yani...Üzerimi değiştirip Matt'in odasına girince sonunda ikisini bir arada görebiliştim. Şöyle tarif edeyim...
Chan Matt'in onunla oynamak için odasında bulunan tekli koltuğuna oturmuş, onu kucağına yatırmış, bir yandan ona şarkı söylerken gözleri kapalı ve eliyle saçlarını okşuyordu. Ne değişik bir durumdur ki çok tatlı geldi?
" Uyudun mu minik bebeğim, uyudum de n'olur.. Matt uyumayı dene babacığım dene. Bir kez olsun."
Gülerek kapıyı ardımdan kapatınca gözlerini açıp bana baktı.
" Günaydın.."
" Günaydın güzelim."
Yanlarına ulaşıp Matt'i ondan alınca, " Hadi uyu sen." Diyip Matt'i birkaç kez öptüm. Sabah uyandığımda bu minik şeyi görmek bana hiç olmadığım kadar mutlu hisler bırakıyordu.
" Hayır uykum gelmiyor."
" Gözlerinden uyku akıyor Chan. Hadi.. bende biraz Matt ile oynarım."
Tekrar başını olumsuz anlamda sallarken " Hadi Chan! Neden söyletiyorsun insanı.. git de uyu." Demiştim ki bu sefer mecburen ayağa kalkıp önce Matt'e minik bir öpücük vermiş, ardından aynısından bana da verdikten sonra odadan çıkmıştı.
Ben gülümseyerek Matt ile bakışırken burnunun ucuna minik bir öpücük bırakmış " Babayı yordun mu? Hm? Aferin sana oğlum. İşte böyle." Demiştim. Beni anlıyormuş gibi gülümsediğinde tatlılığı yüzünden ölecektim. Her geçen gün kalbime biraz daha indiriyordu.
Hemen üst üste öpüp onunla birlikte aşağıya indim.
" Sayın Bahng Matthew... Uyumaya ne dersiniz beyefendi?"
Hâlâ cin gibi bakarken gece o kadar uyumamış olsa bile şimdi eminim uyku istemiyordu. Bunu anladığım için artık ısrar etmedim. Onu yavaşça koltuğa bıraktığımda birkaç dakika oynamak hiç fena olmamıştı.
İşin sonunda Chan bir iki saatlik bir uykunun ardından aşağıya inerken ister istemez onu süzdüğümü fark ettim. Her zamanki siyahın aksine gri bir pijama giymişti ve tabii ki yine üstünde hiçbir şey yoktu. Olsaydı şaşardım ama bir türlü o alışkanlığı kazanabilmiş değildi.
" Günaydın."
" Günaydın bebeğim."
Yanımıza ulaşıp koltuğa uzanmış, Kucağımdaki Matt'i kıskanır gibi başını dizlerime yaslamıştı.
" Hey o da ne? İki bebeğe mi bakıyorum?"
" Tabii ki!"
" Hiç olmaz ya Chan , hadi ben neyse de sen buldozer gibisin. İnandırıcı gelmiyor."
Attığı kahkasının ardından bir yandan Matt'in elini tutmuş, onunla uğraşırken bende bunu fırsat bilip birkaç dakika sessizce beklemiştim.
Ardından ona Matt'i verdiğim gibi ayağa kalkmış, " Ben kahvaltı hazırlıyorum. Size iyi eğlenceler beyler." Deyip mutfağa gitmiştim.
Onlar şimdi benim ardından neler konuşuyordur öyle...
Bu bile beni gülümsetince yerimde durdum.
Birkaç saniye düşünmeye başladığımda aslında gerçekten içinde bulunduğum durumdan mutlu olduğumu fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERA [Chanmin]
Fanfiction" Zoraki bir evlilik olduğu sevişmeyeceğimiz anlamına gelir mi?" Korenin en köklü iki şirketinin sahipleri güçlerini birleştirmek adına oğullarını evlendirmeye karar verir. [ İki son vardır. Happy end - Angst final olarak... Hangisini uygun görürs...