Oy yorum pls
Mrrrr~~
Minho, odasında yayılmış bir şekilde televizyon izliyordu. Sıkıntıdan yere yatmıştı. Üstünde beyaz bir tişört, altında ise şort vardı. Kuyruğunu kendine battaniye gibi sararken önüne birkaç paket cips sermiş, favori programını seyrediyordu.
Kafa dağıtmak için yapabileceği en ideal ve kolay şeydi sanırsam?
Jisung ona söylediği günden sonra bir daha karşısına çıkmamıştı. Minho affedilmediğini düşünerek daha çok pişman olmuştu. O yüzden karşısına çıkmadı aynı onun gibi.
Bugün tatildi. Saat sabah dokuz civarıydı. Sabahın köründe kalkmış derseniz, hayır. Sabahın dokuzuna kadar ayakta kalmıştı. Uyumak onun bu düşünceleri arasında imkansızdı. O böyleyken Jisungu nasıldı ki? Nasıl yalnız başına düşünebiliyordu?
Ah, bir de şu detay vardı; Jisung görünenin aksine hep yalnızdı.
"Siktiğimin programında neden bu kadar komikler amına koyayım?" Kendi kendine oflamış, ağzına 3 tane cipsi tıkıştırmıştı. Ardından telefonu titremeye başladı.
Diit... Diiit.... Baksana lan izmarit! Diit... Diiit... Baksana lan izmarit!
Minho telefonunu yavaşça eline almış, ardından kayıtlı olmayan numarayı yavaşça kaydırıp açmıştı.
"Alo?"
"Gelebilir misin?" Duyduğu tanıdık ses tonuyla kuyruğu umutla dikleşmişti.
"Nereye?"
"Lütfen." Jisung'un sesi ağlamaklı çıkmıştı. Kendini zor tutuyordu.
"Ne oldu?" Minho hızla oturduğu yerden kalkarken telefonun sesini iyice açmıştı net duyabilmek için. Önündeki paketleri bir kenara itip dolabına doğru atmıştı kendini. Bir yandan hıçkırık seslerini dinlerken giyeceği kıyafetlerini çekistiriyordu.
"Şey..." Minho onun konuşmakta zorlandığını fark ettiğinde onu kendi susturmuştu.
"Tamam. Konum at, geleceğim." Telefon yüzüne kapanmıştı. Bunu çok umursamadan dolaptan çekiştirdiği kıyafetleri zarzor giymişti. Bilinmeyen numaradan gelen konuma bakarken onu telefon rehberine kaydetmişti. '😺' emojisi ile.
"Geliyorum ulan, Sonunda haber verdin!"
------
Minho, sessiz ve hafif soğuk parkta koşar adımlarla Jisung'u arıyordu. Bir bankta başı bükük oturan Jisung'u gördüğünde derince bir nefes almıştı. Normal adımlarına dönerek yanına yaklaştı.
"Jisung?"
Jisung, ağlamaktan kızarmış yüzünü ve gözlerini Minho'ya dikmişti. Şuan oldukça sessiz gözüküyordu. Önüne geri döndü ve parmaklarıyla oynamaya başladı.
Minho, daha fazla ayakta kalmayarak yanına oturmuştu. Neden bu kadar üzgün olduğunu anlamak için onu inceledi. Meraktan büyüyen gözleri bir yandan onun güzelliğini inceliyor, bir yandan üzüntüsünü analiz ediyordu.
Bir süre sessiz sessiz durdular. Minho, Jisung'un onunla kendi isteğiyle konuşmasını beklese de sabrı o kadar yüksek değildi. Aklına onun elini tutmak ve sebebini bilmediği konu hakkında motive vermek gelmişti bile ama utangaçtı. Bu yüzden kuyruğunu Jisung'un titreyen ellerine uzattı ve sardı.
Jisung, Minho geldiği andan beri yere eğdiği başını kaldırdı. Göz bebekleri büyümüştü.
"Ne oldu söyleyebilir misin?" Minho, kuyruğunu geri çekmişti. Jisung da iyice yerinde doğrulup yutkunmuştu ve burnunu çekmişti. Hafif çatlak bir ses tonuyla konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thin Thin, Meow! ~minsung~
FanfictionKedilerin dünyası. Kedigiller. Kuyruğunu kaldır ve salla, pençelerini çıkar, kulaklarını dikleştir. En uzun kuyruğa sahipsen övgülerden kurtulamazsın. Güzel kuyruklar insanların en sevdikleridir. !Sememin! !Ukesung!